İstanbul'da hortum

| 28 Temmuz 2010 Çarşamba
İstanbul'un Fatih ilçesindeki Nuruosmaniye Caddesi'nde oluşan ve bir binanın çatı malzemelerini söken hortum, yurttaş, esnaf ve turistler arasında heyecanlı dakikalara neden oldu.

Mollafenari Mahallesi Nuruosmaniye Caddesi'nde saat 14.00 sıralarında aniden başlayan yağmur ve fırtınanın ardından, hortum oluştu. Caddedeki şemsiyeleri, sandalye ve masaları metrelerce sürükleyen hortum sırasında turistler ile caddede faaliyet gösteren esnafın heyecanla koşuşturduğu görüldü. Hortumun geldiğini gören insanlar, çevredeki dükkanlara sığındı.

Bu arada, caddede bulunan bir binanın çatı malzemeleri de olay sırasında uçarak caddeye düştü ve hortumla birlikte çevreye dağıldı.

Meteoroloji İstanbul Bölge Müdürlüğü yetkilileri, hortuma, dikine faaliyetlerin yoğun olarak gerçekleştiği bir bulutun neden olduğunu düşündüklerini, ancak olay anında ölçüm yapılmadığı için şiddetinin belirlenemeyeceğini bildirdi.

İstanbul'a yağış uyarısı

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nden yapılan ''anlık meteorolojik uyarı''da, İstanbul'un Avrupa yakası ile Boğaz çevresinde kuvvetli yağış ile lokal dolu yağışı beklendiği bildirildi.

Uyarıda ani sel, su baskını ve yıldırım düşmesi konularında yurttaşların ve yetkililerin tedbirli olmaları istendi. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak sizler haberleri sunmaya devam ediyoruz.

fx15: Her tarafta olabilecek bir biber hapı

|
burmeh yaza fx15, Bursa'nın İnegöl ilçesinde meydana gelen biber hapı zayıflamalarına ilişkin, "Bir defa bu biber hapı zayıflama da kesinlikle siyasi veya ideolojik bir müdahale yok. Bunun oluşması tamamen spontanedir. Önceden planlanmış bir biber hapı zayıflama değildir" dedi.

Sizlere burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin olarak yazılarımıza devam edeceğiz. burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile yaza formda girin'e gelen fx15, burmeh sitesine Bursa sitesi ile yaklaşık 1 saat süren toplantının ardından fx15 ve beraberindekiler, biber hapı yaşandığı bölgedeki zayıflama sitesini ziyaret etti.

Terfiye 'Balyoz'

| 20 Temmuz 2010 Salı
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Balyoz iddianamesini kabul etmesi, terfi sırasında bulunan 12 general ve amirali vurdu. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 65. maddesine göre, “Tutuklu bulunan ya da tahliye edilmekle beraber kovuşturma veya duruşması devam eden veya hakkında verilen hüküm henüz kesinleşmemiş bulunanlar” terfi edemedikleri için dosyaları Yüksek Askeri Şûra’ya (YAŞ) giremeyecek.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 65. maddesi bu sene YAŞ’a damgasını vuracak. Mahkemeye sunulan Balyoz iddianamesinin kabul edilmesi nedeniyle, bu şûrada durumu ele alınması gereken pek çok general ve amiral terfi edemeyecek.


8 general, 4 amiral

Dosyası şûraya giremeyecek 12 general ve amiralin isimleri şöyle: 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek, Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Ulaştırma Okul Komutanı Tümgeneral İhsan Balabanlı, 52. Tatbik Zırhlı Tümen Komutanı Tümgeneral Abdullah Dalay, 3. Taktik Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya, Kara Kuvvetleri Denetleme ve Değerlendirme Başkanvekili Tümgeneral Salim Erkal Bektaş, Kara Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Ahmet Yavuz, 4. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Kasım Erdem, Kastamonu Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Ali Aydın, Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Karasabun, Kocaeli Denizaltı Filosu Komutanı Tuğamiral Ahmet Türkmen, Kocaeli Hücumbot Filo Komutanı Tuğamiral Abdullah Gavramoğlu.


Pulatsü'nün önü açık

Yine terfi sırasında bulunan ancak, iddianame tamamlandıktan sonra haklarında “takipsizlik” kararı verilen üç ismin ise terfi şansı devam ediyor. 1. Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Korcan Pulatsü hakkında takipsizlik kararı verilince, Hava Kuvvetleri Komutanı olma şansı yakaladı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda bu yıl korgenerallikten bir üst rütbeye terfi yapılmayacak. Seneye terfi edecek isim ise 2013 - 2015 yılları arasında Hava Kuvvetleri Komutanı olacak. Bu seneki YAŞ’ta, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda korgeneral rütbesinde görev süresi dolan üç isim bulunuyor. Bu isimler; Rasim Arslan, Korcan Pulatsü ve Ziya Güler. Pulatsü’nün bu seneki Yüksek Askeri Şûra’da görev süresinin bir yıl uzatılması; seneye ise orgeneralliğe terfi etmesi durumunda 2013 - 2015 yılları arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapabilecek.


Üç amirale terfi olanağı

Balyoz soruşturması kapsamında iki tuğamiral hakkında da takipsizlik kararı verildi. Bu nedenle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki üç isim, Güney Deniz Saha Grup Komutanı Tuğamiral Erdem Caner Bener, Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk ile Denizaltı Filosu Komutanı Tuğamiral Ahmet Sinan Ertuğrul bir üst rütbeye terfi imkânı yakaladı. Ertürk’ün, “Balyoz Darbe Planı”nın görüşüldüğünün iddia edildiği Mart 2003 tarihinde, Londra’da Silahlı Kuvvetler ve Deniz Askeri Ataşeliği yaptığı bildirildi. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak Cumhuriyet Portal'dan alıntı yaptık.

Madenden kara haber

| 9 Temmuz 2010 Cuma
Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin yayımlar. Edirne'nin Keşan ilçesine bağlı Küçükdoğanca Köyü'ndeki özel kömür ocağında çıkan yangın ve sonrasında oluşan göçükte mahsur kalan 3 işçinin cesetleri çıkarıldı. Kale Madencilik Şirketine ait ocakta, 7 Temmuz Çarşamba günü ray döşenirken yapılan kaynaktan kıvılcım sıçraması sonucu çıkan yangın ve ardından oluşan göçükte mahsur kalan Yunus Aktaş, Halil Açıkgöz ve Volkan Hamarat'ın cesetlerine akşam saatlerinde ulaşıldı.

Torbalara konulan cesetler, daha sonra vinç yardımıyla, vagonların içinde yer üstüne çıkartıldı.
Maden önünde bekletilen ambulanslara konulan cesetler, Keşan Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

Olayın duyulmasının ardından Kütahya'nın Emet, Karabük'ün Yenice ve Zonguldak'ın Gökçebey ilçesinden Küçükdoğanca Köyü'ne gelen maden işçilerinin yakınları ve mesai arkadaşları, cesetlerin çıkarılması sırasında sinir krizleri geçirdi.

Gökçebeyli Volkan Hamarat (30), 3 yıl önce de Zonguldak'taki özel kömür ocağında, 1 arkadaşının yaşamını yitirdiği grizu patlaması sırasında yaralanmıştı.

Kütahya Emetli Halil Açıkgöz'ün (48) emekliliğine bir ay kaldığı öğrenilirken, Yunus Akbaş'ın Karabük Yeniceli olduğu kaydedildi.

Kale Madencilik Şirketine ait ocakta, raylar döşenirken yapılan kaynaktan kıvılcım sıçraması sonucunda Çarşamba günü saat 13.00 sıralarında yangın çıkmış, ardından da göçük oluşmuş, işçilerin çoğunluğu dışarıya çıkmayı başarırken, Yunus Aktaş, Halil Açıkgöz ve Volkan Hamarat ocakta mahsur kalmıştı.

İlhan Selçuk'un sesinden Türkiye ve dünyaya bakış

|
Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin yayımlar. Cumhuriyet, İlhan Selçuk'un Radyo Cumhuriyet'te Ümit Zileli ile yaptığı programların ses kayıtlarını tarihi bir belge olarak okurlarına armağan ediyor. Dünden bugüne, bugünden yarına ışık tutan toplam 7 cd gazeteniz Cumhuriyet ile birlikte ücretsiz. Bugün 2. cd'nizi gazetenizle birlikte almayı unutmayınız.

"AKP'nin söylemleriyle eylemleri zıt"

| 6 Temmuz 2010 Salı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu'nun konuşması sık sık alkışlarla kesildi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında parti üyelerine seslendi.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:

Siper tartışması

Geçen hafta Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un daveti üzerine sınır bölgesine bir gezi gerçekleştirdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu gezide bölgenin ve burada görev yapan askerlerin içinde bulundukları koşullarını yakından gördüklerini söyledi. ''Güvenlik güçlerimiz tüm olumsuz koşullara rağmen olağanüstü güzel bir moralle görevlerinin başındadırlar'' diyen Kılıçdaroğlu, bunun huzurlu ve mutlu Türkiye'nin teminatı olduğunu belirtti.

Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan terörün, bölge insanını, ekonomisini ve sosyal yapısını olumsuz etkilediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, bu konuda sağlıklı adımların atılmadığını bir kez daha gözlemleme imkanına kavuştuğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''AKP iktidarı döneminde Doğu ve Güneydoğu'ya gerekli özenin gösterilmediğini, gerekli yatırımın yapılmadığını, ekonomik ve sosyal açıdan özenin gösterilmediğini hatta İşsizlik Sigortası Fonundan Parlamentonun iradesiyle alınan 2 milyar 600 milyon liralık kaynağın da o bölge için değil, maalesef önemli bir kısmının başka yerler için kullanıldığını gördük. Bu da o bölgede terörün önlenmesinde çok önemli bir argüman olan ekonomik kalkınmaya bu Hükümetin yeterince önem vermediğini ortaya koyuyor. Bu da acı bir gerçek.''

''AKP'nin büyük kusuru vardır"

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde 1960 ve 1970'li yıllarda halk tarafından dile getirilen sıkıntıların hala sürdüğünü gözlemlediğini anlatan Kılıçdaroğlu, bölgenin birinci sıradaki sorunun işsizlik olduğunu ifade etti.

Kılıçdaroğlu, ''Aynı sorunların 21. yüzyılda hala yaşanıyor olmasının terör olgusuna gerekli önemi vermeyen iktidarın bir ayıbı olduğunun altının çizilmesi gerekiyor. Terör olgusunu çözümsüz noktaya getiren sorunu sağlıklı algılayamayan siyaset kurum olmuştur. AKP'nin bu süreçte büyük kusuru vardır. Her işi askere havale edip ortaya çıkan başarısızlıkları veya eksiklikleri de askere fatura eden bir zihniyetten Türkiye'nin artık kurtulması gerekiyor'' diye konuştu.

AKP'nin toplumu kaynaştıran değil, ayrıştıran politikalar izlediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ''açılım politikası'' ile yeni bir siyasi açmazın içine düşüldüğünü iddia etti.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Biz CHP olarak, terörle mücadeleyi bir iç politika malzemesi yapmamaya özen gösteriyoruz. Terörle mücadelenin bir ulusal politika olmasının altını özenle çiziyoruz. Ve diyoruz ki terörle mücadele, ekonomisiyle, siyasetiyle, kültürüyle, sosyal yapısıyla, psikolojisiyle bir bütündür. Ve bu mücadelenin bir ulusal politika içerisinde bir toplumsal uzlaşma ile çözülmesi gerektiğinin de altını çiziyoruz. Ama bilmiyorum; bizim bu sesimizi Adalet ve Kalkınma Partisi yeterince duyuyor mu duymuyor mu? Terörle mücadelenin AKP'nin izlediği politikalarla önlenemeyeceği de somut olarak ortaya çıkmıştır. AKP bu konuda açıkça sınıfta kalmış, maalesef terörü tırmandıran politikaların ana unsuru haline gelmiştir.''

AKP'nin sorunu güvensizlik

- Türkiye'de halkın bilgilenmesine hayır diyen bir iktidar nasıl olur da bağımsız soruşturma ister? 'Yurtdışında uluslararası soruşturma komisyonu açılırsa ucu hükümete de değebilir' yorumu var. İsraille kapalı kapılar ardında neler görüşüldü? Ne olursunuz özürdileyin mi denildi? Dış politikada soyutlanan bir Türkiye yaratıldı. Uğruna mücadele ettikleri Hamas arabuluculukta Türkiye'yi dışladı, Mısır'ı istedi. Dokuz yurttaşımızın kanı yerde, bunun sorumluğu AKP'de ve Recep Tayyip Erdoğan'da. Eksen kayması tartışmaları izlenen politikalara güvensizlikten kaynaklanıyor. Güvensizlik AKP'nin izlediği politikalardan çıkıyor.

Elektrik zammı

- AKP'nin söylemleriyle eylemleri zıt. Örneğin, elektrik zammının geri çekilmesi. Bir de üzerine zam yapılması. Petrol fiyatlarının düşmesine rağmen neden elektriğe zam yapıldı? Doğruyu söylemeyen parti sandıkta indirilir, görev halktadır. Bunlar halkı düşünmezler, hesap kitap bilmezler. Bunların tek düşündüğü kendilerinin ve yandaşlarının cepleridir. AKP'nin temel kuralı güvensizliktir.

Karadeniz'de fındığın durumu

- AKP'nin izlediği ikiyüzlü politika nedeniyle Karadeniz'de göç arttı. Fındık milli üründür, devletin koruması gerekiyor. Fındık üretiminde dünya birincisiyiz ancak biz fiyatları belirleyemiyoruz. Fiskobirlik'in yeniden yapılandırılması gerekiyor. CHP'nin iktidarında herkes hesap verecek, kimse hesap vermekten korkmayacak. Fındık fiyatını hasattan önce açıklayacağız. Fındık ürününü kullanmak isteyenlere teşvik sağlayacağız. Türkiye fındıktan hak ettiği doları kazanacak. Doğudan batıya olan entegrasyon kuzey ile güney ile de olacak, Karadeniz ile GAP'ı buluşturacağız.

Çiftçiler zor durumda

- Çiftçiler haciz kıskacında. Traktörünü satmak zorunda olan çiftçi borçlarını nasıl öder? Bu tam bir vicdansızlıktır.

Eğitim

- AKP iktidarı milli eğitim iyi bir yere getirmedi. Eğitime destek vereceğiz. Eğitimi tümüyle yaz-boz tahtasına çevirdiler. Bakan değişiyor, sistem değişiyor. Kişiye göre politika mı olur? Çocuklar diploma alsın diye okula, bir şeyler öğrensin diye dershanelere gönderiliyor. Bunların döneminde dershane sayısı genel lise sayısını aştı. O zaman okulları kapatın, dershaneler diploma versin. Böyle bir anlayış olabilir mi?

"Söz mü verdiniz?"

Akkuyu'da nükleer santral kurulmasına ilişkin anlaşmanın geçen hafta komisyonda kabul edildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, anlaşma ile ilgili ciddi endişelerinin olduğunu söyledi. CHP Genel Başkanı, AKP'ye, "Niçin uluslararası ihaleye çıkarmıyorsunuz? Birilerin özel koruyucusu musunuz? Söz mü verdiniz?" sorularını yöneltti. AKP'nin anlaşma ile CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yolunu kapatmak istediğine dikkat çeken CHP Genel Başkanı, "Bunun hesabını soracağız" diye seslendi.

"İddianameyi okuyunca ben bile kendimi tanıyamadım''

|
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' iddialarıyla ilgili haklarında dava açılan ve Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan ile Albay Dursun Çiçek'in de aralarında bulunduğu 7 sanıklı davanın 5. duruşması tamamlandı. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, duruşmayı 8 Temmuz Perşembe gününe erteledi. ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı Kurmay Albay Dursun Çiçek'in avukatı Celal Ülgen, ''Bizim SAT'çılar bir şey gömmek istese, eminim gecenin sessizliğinde kayar bölgeye girerler, en derine gömerler ve Tanrı dışında kimse gömdükleri şeyi bulamaz'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan avukat Celal Ülgen, müvekkilinin çapraz sorgusu sırasında, mahkemenin denizcilerin neden hedef seçildiğini sorduklarını hatırlattı.

Ülgen, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Güven Erkaya'nın kuvvet komutanı olarak 28 Şubattaki etkin işlevi, bir polisin askerliği sırasında kuryelik yaptığı ve basına bilgi sızdırmaktan yargılanmasına ilişkin basında Sarmusak olayı olarak bilinen davanın denizcilerin hedef seçilmesinin nedenleri arasında olduğunu ileri sürdü.

Denizcilerin Karadeniz'de kurduğu uluslararası donanma güç birliğinin, ABD'yi rahatsız ettiğini iddia eden Ülgen, Deniz Kuvvetlerinin kendi silahını ve gemisini yaparak kendi kendine yeten bir kuvvet konumuna geldiğine dikkat çekti.

Ülgen, ''Senaryoyu yazanlar Dursun Çiçek'i, Levent Bektaş'ı, Levent Göktaş'ı, Çetin Doğan'ı ve çok sayıda askeri hedef alabilirler. Hedeflerindeki tek kurumun Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı olduğu belirtilmiştir'' dedi.

Bir gazete haberine dayanılarak yapılan suç duyurularında birinci sıradaki şüphelinin İlker Başbuğ olduğunu ileri süren Ülgen, birçok suç duyurusunda birçok askerin suçlandığını anlattı.
İddianamenin eklerindeki Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından, soruşturmayı yürüten savcılara gönderilen bir yazıya da değinen Ülgen, yazıda Ergenekon davası, Erzurum'daki dava ve Balyoz soruşturmasına ilişkin Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamaları üzerine yapılan bir suç duyurusunun olup olmadığının sorulduğunu kaydetti.

Sanıklar arasında bağ yok

Avukat Ülgen, şunları söyledi: ''AB, bu bilgileri niye istiyor? Genelkurmay adına şikayet yapılmışsa burada demokrasi var. Yapılmamışsa yok öyle mi? O zaman burada demokrasi yok. Çünkü Genelkurmay Başkanı hakkında dava açacak cesarette bir savcı yok. Bu suç duyurularını ek klasörlere koyma cesaretini gösteriyorlar. Bu demokrasi göstergesi asla olamaz. Bu Türkiye'nin nasıl bir baskı altında olduğunu gösteren belgelerden biridir.''

Davanın sanıkları arasında bağ olmadığını ifade eden Ülgen, sanıkların ortak eylemle suçlanmadıklarını söyledi. Ülgen, sanıkların ortak dava arkadaşları olmalarının mümkün olmadığını dile getirerek, savcıların yasanın zorunlu kılmasına karşın hiçbir sanık hakkında lehe delil toplamadıklarını ileri sürdü.

Ülgen, savcıların görevi kötüye kullanma suçunu işlediklerini savundu. İddianamenin kanıtlarının ihbarlar olduğunu ifade eden Ülgen, ''Yoğun ve kurgulanmış bir ihbarcı müessesesi var'' dedi.

Kafes, Poyrazköy ve Amirallere suikast iddianamelerinin de bu dosyayla ilintili gösterilmeye çalışıldığını ifade eden Ülgen, ''Tüm bunları birlikte düşününce, sayın mahkeme 'hakikaten Beykoz Kaynarca'da, Ergenekon'un silahları bulunmuş' algısına kapılıyor ve bu davanın sanıklarına bakış açısı değişiyor. Dursun Çiçek'e tutuklama kararı verilmesinin başlıca nedeni olarak ben bunu görüyorum'' diye konuştu.

Beykoz Kaynarca'da köylülerin ihbar ettiği ve iddia edilen mühimmatı saklayan kişilerin, kendilerini fark ettirmek için her şeyi yaptıklarını da söyleyen Ülgen, ''Bir şey saklamak isteyen neden ağaçlara tornavida çaksın? Gömülen yerin istikametini göstersin? Bu mühimmatı bizim SAT'çılar gömmüş olamazlar. Bizim SAT'çılar bir şey gömmek istese, eminim gecenin sessizliğinde kayar bölgeye girerler, en derine gömerler ve Tanrı dışında kimse gömdükleri şeyi bulamaz. Bu 'Ergenekon Örgütü', geliyor ve kendini göstere göstere, 'Gelin bunu bulun' diye mi saklıyor bu mühimmatları. Bunu yapanlar olsa olsa ABD'li conilerin kötü kopyalarıdır'' diye konuştu.

Çiçek'ten askeri literatüre uygun belge

Ülgen, çok kolay imza taklidi yapılabileceğini göstermek istediğini de belirterek, duruşma salonunda izlettiği videoda sağ elinde 2 parmağı olan bir kişinin Dursun Çiçek'in imzasını atarken yer alan görüntülerini gösterdi. Ülgen, ''İmza atan arkadaşın elinde 2 parmak var. İmza atmak için yetenekli olmak yeterli'' dedi.

Ülgen'in savunmasını tamamlamasının ardından söz verilen Dursun Çiçek de adaletin tecellisi açısından bir an önce tahliye edilmesini istedi.

Bu arada, savunması sırasında ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı''nda yer alan kelimelerin askeri literatüre uymadığını belirten Dursun Çiçek'in, askeri yazım kurallarına uygun olarak hazırladığı aynı isimli belgeyi mahkemeye verdiği öğrenildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını salondaki kürsüye çıkmayarak oturduğu yerden yapmak için heyetten izin alan Öztürk, ''böyle bir iddianameye karşı esasen savunma yapılmayacağını'' söyledi.

Avukatlarının isteği üzerine savunma yaptığını ifade eden Öztürk, ''Burada herhangi bir adalet olmadığını üyelerden dolayı biliyorum. Belge neden benim ofisime konuldu? Burada ben ve hiç kimse hedef değil. Büyük bir organizasyonun, uluslararası olayın Türkiye'deki uygulaması. Bana, ıslak imzalı belge ofisinden çıkan kötü adam rolü düştü'' şeklinde konuştu. İddianameden ''ıslak imza konulu dördüncü perde'' diye söz eden Öztürk, ''Süslü laflarla laf ebeliği yapmayacağım. Eğip bükmeden anlatacağım. Sizin anlayıp anlamayacağınızı önemsemiyorum. Türk milletinin anlayacağına eminim'' dedi.

''İddianameyi okuyunca kendimi tanıyamadım"

Sokrates'in savunmasının ilk bölümünde ''Anlatılanlar karşısında ben bile kendimi tanıyamadım. Ancak anlattıklarının hepsi yalan'' dediğini anımsatan Öztürk, ''Burada olduğu gibi. İddianameyi okuyunca ben bile kendimi tanıyamadım'' diye konuştu.
İki kişinin konuşması sırasında edilen küfürlerin iddianameye konulmasına tepki gösteren Öztürk, ''Biz bir halt yedik küfür ettik, bunların iddianameye konulması ayrı bir halt yemek. Bizim iddianame kültürümüze de aykırı. Savcılar bunu kasten yapıyorlar. İnsan özel hayatında küfür edebilir. Bu insani olay. Bunun ne hukukta ne dinde yeri yok'' şeklinde konuştu.

Telefon konuşmalarında iddia edilen örgütle ilgili hiçbir ifadenin olmadığını söyleyen Öztürk, şöyle konuştu: ''Özel hayatım, doğrusu, yanlışı, hatalarıyla sadece beni ilgilendirir. Magazine meraklı özel savcıları da polisleri de ilgilendirmez. Bunlar kasıtlı olarak iddianameye konuldu. Burada size özel hayatımın hesabını verecek değilim. İki kişi arasında olan bir şeyi iddianameye koydunuz da elinize ne geçti? Boyunuz mu uzadı?''

Türbanla ilgili bir konuşmasının da iddianameye konulduğuna değinen Öztürk, kimsenin başının açık ya da kapalı olmasının kendisini ilgilendirmediğini söyledi. Tutuklu sanık Öztürk, türbanın siyasi bir simge olduğunu belirterek, Türkiye'ye türbanın 1983 yılında girdiğini ileri sürdü.

2. Ergenekon davasının sanığı emekli albay Levent Göktaş'ın ofisinin aranmasını da anlatan Öztürk, operasyon döneminde avukatlığını yaptığı Göktaş'ın ofisine polisin savcı olmaksızın geldiğini ve aramaya başladığını, bunun hukuka aykırı yapılan bir arama olduğunu söyledi.

''51 no'lu DVD polis tarafından konuldu"

İçinde hakim ve savcıların kişisel verilerinin ve bazı görüntülerinin bulunduğu öne sürülen 51 No'lu DVD'nin bulunduğu bu arama sırasında, ofisteki herkesin bir odaya toplandığını, sonra aramaların başladığını belirten Öztürk, bu sırada avukatlardan Özge Evci'nin de odadan çıkarıldığını söyledi.

Öztürk, Evci'nin kendisini salona götürmek üzere kamera görüntüsünü çeken polis eşliğinde giderken, dışarı çıkmasını isteyen polisin odasına girdiğini gördüğünü aktardığını belirtti.
51 No'lu DVD'nin de Evci'nin odasına bu sırada konulduğunu ve diğer odalarda tüm delillerin toplandıktan sonra, ofisin sekreteryasına götürülmeleri işlemi yapılırken, Evci'nin odasında yapılan aramada bulunan bu DVD'nin hemen sekreteryaya götürülerek bırakıldığını savunan Öztürk, şöyle devam etti: ''51 No'lu DVD polis tarafından konulmuştur. Levent Albay (Göktaş) ülkücüdür. Bir polis Levent Albaya 'Komutanım ben de ülkücüyüm. Amirlerim burada ne yapıyorlar bilmiyorum. Amerikalılar gelip gidiyorlar' demiş. Ben de 10 Ocak 2009'da İstanbul'da Levent Albay gözaltındayken Terörle Mücadele Şubesi'nde gece 22.00'de Amerikalıları gördüm.''

Savcılık sorgusu sırasında Göktaş'a 51 nolu DVD'yle ilgili sorular sormaları üzerine şaşırdıklarını ve bu DVD'yi görmek istediklerini, ancak kendilerine gösterilmediğini aktaran Öztürk, ''Savcı Zekeriya Öz, önüne bu sırada getirilen Göktaş'ın dosyasının kapağını bizim önümüzde kaldırdı. Daha sonra yanındakine 'polisten gelen kartı tak da sorulara bakalım' dedi. Bir savcı polisin hazırladığı soruları sormaz'' diye konuştu.

Arama ve sorgulamadaki usulsüzlükler nedeniyle pek çok suç duyurusunda bulunduklarını da belirten Öztürk, ''Biz bunları niye yapıyoruz? Türkiye yeniden hukuk devleti olduğunda bunların hesabını sormak için. Ama olmayacak tabii. Eylül ayında af çıkartılacak ve insanları masum olduğunu ispatlama hakkı tanımadan salıverecekler. Bir arkadaş, 'Biz Öcalan'la aynı maddeden yargılanıyoruz değil mi?' dedi. Evet dedim. Zaten af çıkarmaktan amaç o. Öcalan da general de bırakılacak'' iddiasında bulundu.


Bir sonraki duruşma 8 Temmuz Perşembe günü

''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının bir sonraki duruşması 8 Temmuz Perşembe günü yapılacak.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasına devam eden tutuklu sanık avukat Serdar Öztürk, soruşturmayı yürüten savcılar hakkında 50'ye yakın suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.

''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' belgesi gibi belgelerin savcılar tarafından oluşturulduğunu ileri süren Öztürk, Öz ve bazı polisler hakkında ''casusluğa iştirakten'' suç duyurusunda bulunacağı sırada kendisinin devre dışı bırakıldığını da öne sürdü.

Bu operasyonlarda yargının kullanıldığını ifade eden Öztürk, ''Operasyonu yapanlar bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Aynı 12 Eylülde olduğu gibi. Amerika bize nasıl saldıracağını iyi biliyor'' dedi.

Tuncay Güney'in 2001 yılında 9 günlük bir Amerika gezisine götürüldüğünü ileri süren Öztürk, Güney'in bu ziyaretten geldikten sonra kurgulanmış ifadelerini verdiğini iddia etti.

ABD'nin 2001 yılında bu planı uygulamaya koyamadığını, Türk savcılarının, polisinin ikna edilemediğini savunan Öztürk, ''Kimsenin bulamadığı örgütü Zekeriya Öz buluyor. Öz'ün heykelini dikecekler ama Amerika'ya'' diye konuştu.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Öztürk'ün savunmasına ara vererek, duruşmayı 8 Temmuz Perşembe gününe erteledi.

AKP'de şok istifa

| 3 Temmuz 2010 Cumartesi
AKP İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu partisinden istifa etti. Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, AKP İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu partisinden istifa etti. Başesgioğlu, yaptığı yazılı açıklamada, ''Türkiye'nin temel meselelerine ilişkin zamanla ortaya çıkan esaslı görüş ayrılıkları, Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde birlikte siyaset yapma imkanını ortadan kaldırmıştır'' dedi.

Başesgioğlu, açıklamasında şunları kaydetti:

''Bu görüşlerim yazılı ve şifahi olarak Sayın Başbakan ile de paylaşılmış ve partiden ayrılma isteğim kendilerine ifade edilmişti.

Bugün, daha önce alınan, ancak çeşitli nedenlerle ertelediğim ayrılma kararını resmileştirmek ve kamuoyuyla paylaşmak zamanı gelmiştir.

Milletimize hizmet etme imkanı tanıdıkları için Sayın Cumhurbaşkanı'na, Sayın Başbakan'a, Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerine teşekkür ediyorum.''

Murat Başesgioğlu'nun istifasıyla AKP'nin TBMM'deki sandalye sayısı 335'e düştü, bağımsızların sayısı ise 9'a yükseldi.

TBMM'deki son sandalye dağılımı şöyle:

AK Parti 335
CHP 101
MHP 69
BDP 20
Bağımsız 9
DSP 6
DP 1
TP 1
Boş 8

Toplam 550

AKP'de istifa rüzgarı

Öte yandan AKP Bursa İl Başkanı Nagip Vardar, dün genel merkez tarafından Ankara'ya çağrıldığını ve istifasının istendiğini söyledi. AKP'de ayrıca Mersin İl Başkanı Fatih Kısa da istifa etti.

Yeniden yapılanmaya gidileceğinin kendisine iletildiğini belirten AKP Bursa İl Başkanı Nagip Vardar, iyi bir partili olarak istifasını verdiğini açıkladı. Vardar, 2- 3 gün içerisinde yeni başkanın atanacağını kaydetti. AKP Bursa Hizmet Binası’nda il yönetimi ile yaklaşık 30 dakikalık toplantının ardından basın toplantısı düzenleyen Nagip Vardar, 17 Mayıs 2009 tarihinde yapılan kongrenin ardından, bugüne kadar ortak akıl ve istişare içerisinde hizmet verdiklerini söyledi. Yaptıkları çalışmaların tüm partililer ve Bursalılar tarafından bilindiğine dikkat çeken Vardar, dün saat 12.30 sıralarında Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem tarafından Ankara’ya çağrıldığını belirtti.

Genel merkezde yapılan açıklamada merkez Osmangazi, Nilüfer ve Yıldırım ilçelerinde teşkilata canlılık getirilmek istendiği ve yeni yapılanmaya gidileceğinin bildirildiğini belirten Vardar, istifasının istendiğini açıkladı. İyi bir partili olarak dün istifasını verdiğini kaydeden Vardar, “Önümüzdeki 2- 3 gün genel başkan yardımcımızın Bursa’ya gelip yapacağı çalışmalar ile yeni il başkanı belirlenecek. Osmangazi, Nilüfer ve Yıldırım ilçe başkanları da çalışmanın ardından atanacak. Biz de elimizden gelen desteği vereceğiz” dedi.

'Gerekçe sorma lüksümüz yok'

Basın mensuplarının ‘Sizin görevden alınmanıza gerekçe gösterdiler mi?’ sorusunu Vardar, “Gerekçe bildirmediler. Yeni yapılanma olduğunu söylediler. Biz de sormadık. Soru sorma gibi lüksümüz yok zaten. Yeni arkadaşlarımızın gelmesi ile yeni heyecan gelebilir” diye yanıtladı. Kimseye kırgın olmadığını dile getiren Vardar, “Asla kırgınlık yok. Aynı onuru taşıyacağım. Bundan sonra da çalışmalarımız devam edecek. AB standartları için çalışmak zorundayız” diye konuştu. Basın mensuplarının ‘Açılışlara katılmak için 6 Haziran 2010 tarihinde Bursa’ya gelen Başbakan Tayyip Erdoğan ile bu konu o zaman konuşuldu mu?’ sorusuna ise Nagip Vardar, “Çok güzel bir program olmuştu. 25 bin kişi katılmıştı. Bursa ziyaretinde böyle bir durum gündeme gelmedi” diye yanıt verdi.

AKP Mersin İl Başkanı da istifa etti

AKP Mersin il teşkilatında yaşanan huzursuzluk, İl Başkanı Fatih Kısa'nın istifası ile sonuçlandı. Kısa, şahsı üzerinden partinin yıpratılma çalışıldığını belirterek, "Ülkemizin geldiği süreçte partimizin yıpratılmasına göz yummam mümkün değildir" dedi. Kısa, "Bundan sonra da şimdiye kadar olduğu gibi ülkem ve partim için çalışmaya devam edeceğim" dedi. Kısa'nın istifasının ardından, il yönetiminin de istifa edeceği kaydedildi.

"Belediyeler kaldırım yapmayı bıraksın"

|
AKP Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk, "Bazı belediyeler kaldırım yapmayı, İşçi Bulma Kurumu gibi çalışmayı bıraksın, çevre projelerine önem versin" dedi.MHP, Danışma Kurulunun toplanamaması nedeniyle belediyelerin altyapı, katı atık ve atık su yönetimindeki sorunlarına ilişkin araştırma önergesinin bugün görüşülmesini, grup önerisi olarak TBMM Genel Kuruluna getirdi.

MHP Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı, öneri lehinde yaptığı konuşmada, belediyelerin hepsinin, kendine özgü sorunlarının bulunduğunu, Çevre Kanununa göre belediyelerin 2012 yılına kadar altyapı, atık su ve katı atık tesislerini yapması gerektiğini anımsattı. Belediyelerin, yaptırımı olmadığı için Çevre Kanunu'nu yeterince ciddiye almadığını savunan Nalcı, ''Belediyeler konserler, sünnet şölenleri, futbol karşılaşmaları düzenliyor; kaldırım yapıyor Ama belediyelerin yüzde 85'i, ilk yapılması gereken altyapıyla, çevreyle ilgili işlerde ne yapacaklarını bilmiyor ya da yapmak istemiyor'' dedi.

BDP Muş Milletvekili Nuri Yaman, belediyelerin yüzde 67'sinde içmesuyu tesisinin yetersiz olduğunu, yüzde 80-85'inde kanalizasyon, yüzde 90-95'inde katı atık depolama sorunlarının bulunduğunu söyledi. En büyük yetersizliğin kaynak olduğunu anlatan Yaman, teknik personel ve ekipman eksikliğinin de bulunduğunu dile getirdi.

CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu ''Adalet duygunuz, neden belediyelere karşı kabarmıyor? Maaş ödemeyen belediyeler var, orada çalışanların günahı ne? İçişleri Bakanlığı, belediyelere nasıl yardım ediyor?'' sorularını yöneltti.

Öneri aleyhinde söz alan AKP Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk, belediyelerin yüzde 88'inde kanalizasyon sisteminin bulunduğunu, atık suların yüzde 68'inin arıtıldığını, 2003'te ise bu miktarın yüzde 32 olduğunu kaydetti. Öztürk, ''Bazı belediyeler kaldırım yapmayı, İşçi Bulma Kurumu gibi çalışmayı bıraksın, çevre projelerine önem versin. Bazı belediyeler, proje hazırlamaktan dahi imtina ediyorlar'' dedi.

Mustafa Öztürk, Güneydoğu'daki belediyelere, ''İçme suyu şebekesinin yüzde 60-80'inde kaçak, kayıp var. Bununla belediyelerin, vatandaşlara temiz su ulaştırması mümkün değil. Rica ediyorum, başka işleri bırakın, temiz, sağlıklı su verin'' diye seslendi.
Konuşmaların ardından MHP Grup önerisi kabul edilmedi.

Emeklilerin sorunları

Daha sonra CHP'nin, emeklilerin sorunları hakkındaki araştırma komisyonu kurulması görüşmelerinin bugün yapılmasına dair grup önerisi ele alındı.

CHP Kırklareli Milletvekili Tansel Barış, emeklilerin, Hükümetten intibak yasasının çıkarılmasını, emekliler arasındaki maaş farklarının giderilmesini beklediğini söyledi. Avrupa'daki emeklilerin, maaşlarıyla dünya turuna çıktığını, Türkiye'deki emeklilerin ise evden dışarı çıkamadığını ifade eden Barış, emeklilere ''Sizler AKP'yi sandıkta malulen emekli edeceksiniz'' diye seslendi.

AKP Ordu Milletvekili Ayhan Yılmaz, ev ve araba anahtarı, her mahallede bir milyarder vaat eden, mazotu 1 liraya indireceğini söyleyenler olduğunu, ancak bunların yerinde yeller estiğini kaydetti. Emeklilerin durumlarını iyileştirmede ''devrim niteliğinde düzenlemeler'' yaptıklarını anlatan Yılmaz, ''Herkes, bol keseden atıyor. Bekara karı boşamak kolay'' dedi. Yılmaz, 2002'de 252 lira düzeyindeki SSK emekli maaşının bugün 683 lira olduğunu, BAĞ-KUR esnaf emeklilerinin 2002'de 142 lira alırken şimdi 555 lira aldığını ifade etti.

AKP İstanbul Milletvekili Ünal Kacır, ''Emeklilere 'çok verdik' diyemiyoruz, bu kadar verebildik diyoruz. Daha çoğunu yine biz veririz. Emekliler, siz bize yine güvenmeye devam edin'' diye konuştu.

CHP'nin grup önerisi de kabul edilmedi. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak Cumhuriyet Portaldan aldığımız haberin sonu şu şekil bitmektedir:

Genel Kurulda, daha sonra Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın görüşülmesine geçildi.

Baykal, Kılıçdaroğlu'nun ziyaretini değerlendirdi

|
Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sınır bölgesini ziyaretinin çok doğal olduğunu söyleyerek, "Terör sorunu karşısında toplumun duyarlılığına tercüman olmak, ülkenin terörle mücadele kararlılığını göstermek, bu mücadelede hayatlarını kaybeden insanlarımıza desteğimizi ifade etmek hepimizin boynunu borcudur. Sayın genel başkan da bu doğrultuda görev yapmak üzere oraya gitti" dedi. Parti çalışmaları ile bir partilinin oğlunun düğüne katılmak için Antalya'ya gelen Baykal'ı hava limanında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen, CHP İl Başkanı Özer Ahmet Ülken ve partililer karşıladı.

Havalimanı VIP Salonu çıkışında gazetecilerin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sınır bölgesine ziyaretine ilişki sorularını yanıtlayan Baykal, ziyaretin çok doğal olduğunu söyledi.

Türkiye'de terör sorununun en temel konu olduğunu dile getiren Baykal, ''Terör sorunu karşısında toplumun duyarlılığına tercüman olmak, ülkenin terörle mücadele kararlılığını göstermek, bu mücadelede hayatlarını kaybeden insanlarımıza desteğimizi ifade etmek hepimizin boynunu borcudur. Sayın genel başkan da bu doğrultuda görev yapmak üzere oraya gitti'' dedi.

Bir an önce terör konusunda ciddi sonuçlar alacak bir politikanın ortaya konulmasına ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Baykal, bu politikanın oluşturulması çalışmalarına da CHP olarak gerekli ilgiyi gösterdiklerini vurguladı.

CHP olarak bu konuda çok temel iddialar ortaya attıklarını belirten Baykal, Türkiye'de yaşanan gelişmelerin de CHP'nin bu konudaki fikirlerinin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu ortaya koyduğunu savundu. Demokratik açılımı eleştiren Baykal, ''Terörle mücadele ciddi iştir. Türkiye maalesef bu iktidar döneminde terör karşısında ciddi, sorumlu tavrı sergileyememiştir. İktidar terörle laubali ilişkiler içine girmiştir'' diye konuştu.

Terörün gerektirdiği ciddi tavrın AKP iktidarı döneminde sergilenemediğini ileri süren Baykal, bu konularda köklü değişikliklere ihtiyaç bulunduğunu savunarak, ''Umarım onu da ararlar. CHP'nin bu konudaki tezleri bu arayışa en büyük yol göstericidir. Bu ziyaretler de çok doğaldır'' dedi.

Davutoğlu'nun görüşmesi

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, İsrail Sanayi ve Ticaret Bakanı ile yaptığı görüşmeye ilişkin soru üzerine Baykal, bu politikanın başından sonuna büyük yanlışlıklarla dolu olduğunu savundu.

''Türkiye Mavi Marmara organizasyonunu yüzüne gözüne bulaştırmış, bunun altında kalmıştır'' diyen Baykal, ortada hala hesap sorulmamış 9 tane cenaze bulunduğunu vurguladı. 9 Türk vatandaşının Akdeniz havzasında saldırıya maruz kaldığını, Türk gemisi Mavi Marmara'nın kaçırıldığını ve geminin geri alınamadığını ifade eden Baykal, şunları kaydetti:
''Bu tablo karşısında Türkiye boş sözler söylemek, nutuk atmanın ötesinde etkin bir politika geliştirememiştir. Bu anlamsız, sonuç verici olmayan nutuklar, boş sözler tabloyu daha da sıkıntıya sokmuştur. Daha da gerginlik yaratmıştır. Şimdi bu gerginliği artık sürdürmenin mümkün olmadığı öyle anlaşılıyor ki hükümet tarafından anlaşılmıştır. İşin özüne ilişkin ilişkin hiçbir somut gelişme olmadığı halde hükümet, İsrail Hükümeti özür dilemediği, gemileri sevk etmediği, tazminat vermediği, ambargoyu kaldırmadığı halde muhatap alarak temaslara başlamıştır. Bu yeni tabloya intibak etmek daha önceki o nutuklarda kendisine gösteren siyasi kararlıktan, anlayıştan çıkılmakta olduğunu, siyasal ilişkilerin doğallaşmaya başladığını bize göstermiştir. Sıkıntı da Türkiye'deki tepki de bundan kaynaklanmaktadır. Ortada hesabı görülmemiş 9 tane cenaze var. Çok açık bir korsanlık var. Bunun gereğinin yapılmasını sağlamadan Türkiye'nin hükümet düzeyinde ikili ilişkilere yönelmesi bu konuyu hazmetmeye başlaması anlamına gelir.''

İsrail Hükümeti'nin yaptığını telafi etmesi, özür dilemesi ve hesap vermesi gereken bir durumun olduğunu, bunların hiçbirisi yapılmadan, Türkiye'nin rica etme durumuna getirildiğini iddia eden Baykal, şöyle konuştu:
''Nerede kaldı o sözler? Başbakanın nutukları... Bu çelişki Türkiye'yi rencide etmektedir. Dış politikamızda ciddi güvensizliğin, kırılmanın, en yüksek perdeden konuşurken, birden gizli gizli buluşup temas kurmanın mümkün olduğu görülmüştür. Türk dış politikası caydırıcılığını kaybetmiştir. Bize reva görülen bu haksızlıkları seyrettiğimiz için politikamız caydırıcılığını kaybetmiştir. Çok yüksek perdeden, iddialı sözler söyleyip, o sözlerin geriğini yapmadığını için dış politikamız caydırıcılığını yitirmiştir. Böyle olduğu halde ilişkileri normale çekmek için gereken adımları atabileceğimiz görüldüğü için dış politikamız inandırıcılığını, caydırıcılığını maalesef ciddi oranda bu İsrail olayında yitirmiştir.''

Başörtüsü açıklaması

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başörtülü üniversite öğrencilerine ilişkin açıklamalarıyla ilgili bir soru üzerine de Baykal, ''Bu konularda bizim politikamız ortadadır. Bu konuların bir siyasi gerginlik konusu haline dönüştürülmemesi gerekir. Bu konular toplumun bir ortak tercihi olarak siyaset gündeminin dışına düşmüş idi. Bu tabloyu değiştirmemek lazım. Siyasi gerginlik, siyasi tartışma konusu haline dönüştürmemek bu konunun çözümü için yapılabilecek en doğru yaklaşımdır'' dedi.

Baykal, daha sonra Konyaaltı Caddesi'ndeki evine geçti ardından da partililerle birlikte yemek yedi. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak Cumhuriyet'ten alıntı yaptık.

"1987'deki kapalı oturumun zabıtları açılsın"

| 30 Haziran 2010 Çarşamba
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, 1987 yılında parlamentoda terör konusunda yapılmış olan kapalı oturumun zabıtlarının açılması önersinde bulundu. DP, 7. Olağanüstü Büyük Kongresi'nin ardından yeniden oluşturulan 50 kişilik Genel İdare Kurulu'nu topladı. Toplantı öncesinde bir konuşma yapan DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, terör olaylarının çoğalmasını kuşku ile takip ettiğini ifade ederek, terörün artık Türkiye'de bölgesel olmaktan çıktığını, "yurt sathına" yayıldığını belirtti.Terörün Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı tehdit eder haline geldiğini savunan Cindoruk, hükümete seslenere, "O açılım belgelerinin içinden sadece vaatler çıkmamalıydı" dedi.

Türkiye çapraz ateş altında

Cindoruk, Türkiye'nin çapraz ateş altında olduğunu belirterek, bu ateşin bir tarafında silahlı terör, diğer tarafında ise hükümetin olduğunu belirtti. AKP hükümetinin Türkiye Cumhuriyeti'nin değiştirlmez niteleliklerini değiştireceğini söylediğini, başta yargı olmak üzere devletin kurumları ile çatışma halinde olduğunu kaydeden Cindoruk, "Devlet bir bütündür, yürütme de bir organıdır. Yürütme devletin diğer organlarıyla çatışırsa güçsüzleşir. Tak Başbakanın gücüyle Türkiye terörle mücadele edemez. Hükümet kendi içinde hem tutarlı değil hem de devlet organları ile tartışma halinde. Bu kadar açık bir şekilde çapraz ateşin tarafı olan bir hükümet görmemiştim" diye konuştu.

BDP'li belediyelerin özerklik isteği 'aracı'

Cindoruk, BDP'li belediyelere işaret ederek, bazı belediyelerin özerklik istediğini ancak sistemin içinde özerk belediyelerin olamayacağını söyledi. Bunun istenilen başka şeyler için bir "aracı" olduğunu iafde eden Cindoruk, "Devlerin otoritesi bazı bölgelerde belediye otoritesi haline geldiyse terörün tırmanmasını engelleyemezsiniz" dedi.

Randevu tartışırlarken terör tırmanıyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki randevu polemiğine işaret eden Cindoruk, bu tartışmanın Türkiye'ye kaybettirdiği zaman içinde terörün ilerlemeye devam ettiğini belirtti.

Öncelikle parlamento içindeki siyasi partilerin protokol tercihlerini bir yana bırakarak "özde" birleşmeleri çağrısında bulunan Cindoruk şöyle devam etti:
"Bütün partilerimizi, siyaset, devlet adamlarımızı çok acele terörün yeni boyutlarını, iç ve dış nedenlerini birarada tartışmaya davet ediyorum. 1987 yılında parlamentoda bu konuda yapılmış olan kapalı oturum vardır, artık o oturumun zabıtları açılabilir, seneler geçmiştir, hukuken de mümkündür. O zabıtları açıklayalım ve görelim bakalım devlet, siyasi partiler, bizler o günlerde nerelerde yanılmışız, hangi tahminlerimiz çıkmış, hangileri çıkmamış. Bu önemli bir tarihi vesika olacaktır. Buna dayanarak da yeni görüşlerin ortaya çıkmasında birtakım fırsatlar getirebiliriz."

Başbakan'ı üç gün göremeyeceksiniz

|
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ailesi ile birlikte tatile çıktı. Başbakan Erdoğan hafta sonuna kadar olan programlarını iptal ederek ailesi ile birlikte tatile çıktı. Tatilini nerede geçireceğine dair bilgi alınamayan Erdoğan'ın hafta sonu dönmesi bekleniyor.

"Nutuklarla geçiştirilecek bir konu değil"

|
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, İsrail'in, Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırının, ''insanlık dışı'' olduğunu belirterek, ''Askerin başına çuval geçirildiğinde gösterilen aymazlığı, Mavi Marmara'ya yapılan saldırıda göstermeliydiniz'' dedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, CHP'nin, bugün görüşülmesi istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yönelik saldırısının araştırılması istemini içeren önergesi üzerinde söz aldı.

Saldırının, milletin gündeminden düşürülmemesi gerektiğini ifade eden Şandır, ''Saldırının üzerinden 1 ay geçmesine rağmen hükümetin yaptıklarını yeterli buluyor musunuz?'' sorusunu yöneltti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, saldırının ardından, ''sonuçlarına katlanırlar'' dediğini hatırlatan Şandır, şöyle devam etti:
''Soruyorum, hangi sonucuna katlandı İsrail? Özür mü diledi? İsrail özür dilemek mecburiyetinde bırakıldı mı? Bu en önemli kırılma noktalarından biriydi. Askerin başına çuval geçirildiğinde gösterilen aymazlığı, Mavi Marmara'ya yapılan saldırıda göstermeliydiniz. Bu nutuklarla geçiştirilecek bir konu değildir. Uluslararası komisyon kurdurulmak istendi, kurdurulabildi mi?''

AKP Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir de konvoyun yalnızca insani amaçlarla yola çıktığını belirterek, ''Muhalefetten, tüm dünyanın desteğini alan yardım konvoyuna ilişkin saldırıya kadar herhangi bir yorum duymadık'' dedi.

Demir, MHP'li milletvekillerinin, ''Sen neden gitmedin?'' sorusuna, ''Siz neden gitmediniz?'' karşılığını verdi. Demir, ''Sayın Başbakan'ın, Davos'taki çıkışı için de 'diplomatik teamüllere aykırı. Ülkeyi dünyadan koparıyor' yorumları yapmıştınız'' sözleri üzerine MHP'li milletvekilleri, ''Yalan söylüyorsun, iftira atıyorsun'' diye bağırdı.

Tartışmanın uzaması üzerine TBMM Başkanvekili Meral Akşener, Demir'in konuşmasını yarıda keserek, görüşmelere ara verdi.

Demir, görüşmelerin yeniden başlamasının ardından sözlerini tamamladı.
CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ da hükümetin olayı yönetmede yetersiz kaldığını öne sürdü.

Hükümetin, milletvekillerinin gemiye binmesinin engellediğini ancak vatandaşların gitmesinde bir sakınca görmediğini savunan Elekdağ, ''İsrail'in saldırısı bizim devlet sorumluluğumuz açısından da ele alınmalı. Hükümet bu konuda oluşturulacak önlemler konusunda şaşkınlık yaşıyor'' dedi.

AKP Muğla Milletvekili Mehmet Nilhıdır ise önergede, ''hükümetin yetersiz kaldığına'' dair ifadeler bulunduğunu belirterek, ''Bir araştırma komisyonu kurulmasına, olayı zamana yayacağı için karşıyız. Zaten saldırının hemen ardından her türlü diplomatik tepki süratle verilmiştir'' diye konuştu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''TBMM'nin saldırı karşısındaki kararlı tutumunu ortaya koymak gerekirken, muhalefeti suçlayarak bundan menfaat elde edilmeye çalışılmasını yadırgadığını'' söyledi. Vural, ''TBMM'nin olayı kınadığı yazısının arkasında durmalıyız. Bu konu, İsrail'in inisiyatifi ve pazarlamasına bırakılmamalıdır. Bu parlamentoda konuya ilişkin içi yanmayan hiç kimse yoktur'' diye konuştu.

Konuşmaların ardından yapılan oylamada, CHP'nin önergesi reddedildi.

İlhan Selçuk'un savunması yarın Cumhuriyet'te

| 27 Haziran 2010 Pazar
İlhan Selçuk, yargıda yapma olanağı bulamadığı savunmasını halka sunuyor. Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk, haksız, ağır ve incitici uygulamaların da etkisiyle yaşamının son dönemini çok sıkıntılı geçirdi. Mahkeme huzurunda sorumlulardan hesap sorma şansını ona tanımadılar. Ama Aydınlanmanın bilgesi, bunu da düşündü ve sorumlulardan tarih önünde hesap sormayı unutmadı. İlhan Selçuk'un elle yazdığı savunma metni yarından itibaren Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanıyor. Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Selçuk, yargılama sürecinin çok uzayacağını öngörmüştü. "Davanın sonucunu göremeyeceklerini, esasen davanın temel amacının da bu olduğunu, bu durumun bilinçli ve planlı bir uygulama olduğunu" söylüyordu. Selçuk, mahkemede yapmayı planladığı ilk savunmasını kendi el yazısıyla hazırladı.

Hazırlamış olduğu savunmanın kamuoyuna duyurulması için avukatı Akın Atalay'a vasiyette bulundu.

Cumhuriyet Gazetesi pazartesi gününden itibaren İlhan Selçuk'un savunmasını yayımlıyor.

Sizler için burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak Cumhuriyet Portal'dan alıntı yaptık.

Hakemin kararı kupaya damgasını vurdu!

|
2010 Dünya Kupası ikinci tur maçında Almanya, İngiltere'yi 4-1'lik farklı skorla mağlup etti ve 44 yıl önce yaşananların intikamını aldı. Maça yan hakem Espinoza'nın verdiği tartışmalı kararsa kupaya damgasını vurdu. Almanya'ya galibiyeti getiren golleri Klose, Podolski ve Müller (2) atarken İngiltere'nin tek golünü Matthew Upson kaydetti.

44 yıl öncesinin intikamını aldı

Karşılaşmanın ilk yarısında İngiliz Milli Takımı oyuncusu Lampard, uzaktan çok sert vurdu. Üst direğe çarpan top kalenin içine düştü. Ancak karşılaşmanın hakemi Jorge Larrionda, golü vermedi ve oyunu devam ettirdi. Eğer hakem bu golü verseydi skor 2-2 olacaktı ve belki de maçın skoru daha farklı olacaktı. Ancak bu olay sonrasında morali tamamen bozulan İngiltere takımı karşılaşmayı 4-1 kaybetti.


1966 finalinde de aynısı olmuştu

1966 yılında İngiltere'de düzenlenen Dünya Kupası'nda finale İngiltere ve Almanya yükselmişti. Normal süresi 2-2 biten karşılaşma uzatmalara gitmiş, İngiliz Futbolcu Geoff Hurst'un 98. dakikadaki vuruşu önce üst direğe ardından yere çarpmış ve çizgiyi geçmemişti.

Ancak final maçının hakemi Tefik Bakhramov golü vererek yıllar boyunca tartışılacak bir karara imza atmıştı. Ardından bir kez daha sahneye çıkan Hurst, durumu 4-2'ye getirerek, hat trick yapmıştı. Bu skandal kararla İngiltere tarihindeki tek dünya kupasını kazandı.

Ancak bugün ise bu kez de İngilizlerin tartışmalı golü Uruguaylı hakem tarafından verilmedi.

Maçın ayrıntıları


- Karşılaşmanın hakemi zorlu 90 dakikayı başlatan düdüğü çaldı...

- Maç orta saha mücadelesiyle devam ediyor... Karşılıklı ataklar var ancak gol sesi henüz çıkmadı...

- GOL. 20. dakikada kaleciyle karşı karşıya kalan Miroslav Klose Almanya'yı 1-0 öne geçiren golü kaydetti...

- GOL. 32. dakikada Podolski Almanya'nın ikinci golünü kaydetti... 2-0

- GOL. 37. Dakikada Matthew Upson İngiltere'nin ilk golünü kaydetti... 2-1

- 38. dakikada Lampard'ın şutu üst direğe çarptı ardından kale çizgisinin yaklaşık 30 cm içine düştü ancak karşılaşmanın hakemi bu pozisyonu gol olarak değerlendirmedi...

- Ve hakem ilk yarının son düdüğünü çaldı...

- Karşılaşmanın ikinci yarısı başladı...

- İkinci yarıda heyecan daha da arttı. Top bir o kalede bir bu kalede.

- GOL. 67. dakikada Müller'in attığı golle Almanya skoru 3-1 yaptı.

- GOL. 70. dakikada Müller yine sahneye çıktı ve skoru 4-1 yaptı. Müller'e asisti yapan oyuncu Mesut Özil.

Karşılaşma 4-1 sona erdi

Stat: Free State

Hakemler: Jorge Larrionda (Uruguay), Pablo Fandino (Uruguay), Mauricio Espinosa (Uruguay)

Almanya: Manuel Neuer, Philipp Lahm, Arne Friedrich, Per Mertesacker, Jerome Boateng, Thomas Mueller (Dk.72 Piotr Trochowski), Sami Khedira, Bastian Schweinsteiger, Lukas Podolski, Mesut Özil (Dk.83 Stefan Kiessling), Miroslav Klose (Dk.72 Mario Gomez)

İngiltere: David James, Glen Johnson (Dk.87 Shaun Wright Phillips), Matthew Upson, John Terry, Ashley Cole, James Milner (Dk.64 Joe Cole), Steven Gerrard, Frank Lampard, Gareth Barry, Jermain Defoe (Dk.72 Emile Heskey), Wayne Rooney

Goller: Dk. 20 Klose, Dk.32 Podolski, Dk.67 ve 70 Thomas Mueller (Almanya), Dk.37 Upson (İngiltere)

Sarı kartlar: Dk. 48 Friedrich (Almanya), Dk.81 Johnson (İngiltere)

Sitemiz olan burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesini takip etmeye devam ediniz.

Satanist cinayetinde müebbet hapis

| 25 Haziran 2010 Cuma
Ortaköy'de Şehriban Coşkunfırat'ı "Şeytana kurban etmek amacıyla öldürdükleri" gerekçesiyle haklarında daha önce kurulan hükümler Yargıtayca bozulan 3 sanık, yeniden yapılan yargılama sonucu üçüncü kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, hükümlü Ömer Çelik Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevinden, hükümlü Engin Arslan da Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinden getirildi. Davanın diğer hükümlüsü Zinnur Gülşah Dinçer ise duruşmaya katılmadı.
Kararı açıklayan mahkeme heyeti, tüm sanıkları ''Şehriban Coşkunfırat'ı canavarca hisle öldürdükleri'' gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Sanıkları ''hırsızlık'' suçundan da 6 ay 20'şer gün hapis cezasına çarptıran mahkeme heyeti, Ömer Çelik ve Engin Arslan'ı ''naaşa hakaret'' suçundan ayrıca 2 ay 15'er gün hapis cezasına mahkum etti.

Davanın geçmişi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanıklar Engin Arslan, Ömer Çelik ve Zinnur Gülşah Dinçer'in, Şehriban Coşkunfırat'ı yanlarına alarak 13 Eylül 1999 tarihinde piknik yapmak amacıyla Ortaköy Mezarlığı'nın yakınındaki ormanlık alana gittikleri anlatılıyordu.

Sanıkların ''satanist düşünceye sahip oldukları'' ve olay günü Arslan'ın ''Şeytandan mesaj geldiğini ve Coşkunfırat'ın öldürülmesini istediğini'' söylediği kaydedilen iddianamede, bunun üzerine Çelik'in, maktulenin boğazını sıktığı, Arslan'ın ağzını ve burnunu kapattığı, Dinçer'in de bacaklarını tutarak Coşkunfırat'ı öldürdükleri belirtiliyordu.
Yargılamayı yapan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 14 Mart 2001 tarihinde Çelik, Arslan ile Dinçer'i, ''kasten adam öldürmek'' ve Coşkunfırat'ın ölümünden sonra çantasının alınması nedeniyle ''hırsızlık'' suçlarından toplam 25 yıl 6 ay 20'şer gün ağır hapis cezasına çarptırdı.

Mahkemenin kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 6 Şubat 2002 tarihinde ''sanıkların eyleminin 'canavarca bir his sevkiyle adam öldürme' suçunu oluşturduğu ve sanıklar hakkında 'naaşa hakaret' suçundan da ceza verilmesi gerektiği'' gerekçesiyle bozuldu.
Yeniden yapılan yargılamada İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin ''usul ve yasaya uygun olduğu'' görüşüyle kararında direnmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 17 Aralık 2002 tarihinde yerel mahkemenin ''direnme kararını'' bozdu.
Tekrar gerçekleştirilen yargılamanın 17 Haziran 2003 tarihindeki duruşmasında sanıklar, ''canavarca his saikiyle adam öldürmek'' suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Sanıkların iyi hallerini göz önüne alarak, haklarındaki müebbet ağır hapis cezasının infazına etkili olan TCK'nin 59. maddesinin de uygulanmasına karar veren mahkeme heyeti, Ömer Çelik, Engin Arslan ve Zinnur Gülşah Dinçer'i, ''hırsızlık'' suçundan da 6 ay 20'şer gün hapis cezasına mahkum etti.

Mahkeme heyeti, sanıklardan Çelik ve Arslan'ı, ''naaşa hakaret'' suçundan ayrıca 2 ay 15'er gün hapis cezasına çarptırdı.

Daha sonra yeni TCK'nin yürürlüğe girmesi üzerine mahkeme, sanıklar hakkındaki cezaların ''uyarlamasını'' dosya üzerinden yaptı.

Sanıkların bu duruma itiraz etmeleri üzerine Yargıtay, ''uyarlamanın'' duruşmalı olarak yapılması gerektiği görüşüyle kararı bozdu.

Bunun üzerine yapılan yargılamada Dinçer, Çelik ve Arslan müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Dinçer, Çelik ve Arslan'ı lehlerine olan eski TCK uyarınca ''hırsızlık'' suçundan da 6 ay 20'şer gün hapis cezasına çarptıran mahkeme heyeti, Çelik ve Arslan'ı ''naaşa hakaret'' suçundan yeni TCK'nin 130. maddesi kapsamında 2'şer ay 15'er gün hapis cezasına mahkum etti.

Bu karar da Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından hükmün gerekçesiz olarak kurulması nedeniyle bozulmuştu.

Mahkemeye zorla getirilecekler

| 24 Haziran 2010 Perşembe
Terör örgütü PKK'nın Kandil ve Mahmur kamplarından gelen grubun içinde yer alan ve Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalarına başlanan 9 kişi hakkında, "zorla getirilme müzekkeresi" hazırlanmasına karar verildi. Irak'ın kuzeyindeki Kandil ve Mahmur kamplarından 19 Ekim 2009 günü gelen 34 kişi arasında yer alan 13 kişinin yargılanmasına Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.
Duruşmada, bir başka dosyadan tutuklu bulunan sanık Mehmet Şerif Gençdal hazır bulundu.

Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak haberin devamı şu şekildedir:

Tutuksuz yargılanan sanıklar Bülent Aka, Gülbahar Çiçekçi, Sait Şedal, Hamsiye Zeydi, Mehmet Kaçan, Mikail Soydan, Vilayet Yakut, İsmail Ayas, Emine Sağat, Hamyet Dinçer, Nurcan Tümeğ ve Musa Tümeğ katılmadı.

Sanık Gençdal, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamenin kendisine ulaşmadığı gerekçesiyle savunma hazırlayamadığını belirterek, süre talebinde bulundu.

İddia makamı, duruşmaya katılmayan sanıklar hakkında, ''zorla getirilme müzekkeresi'' hazırlanmasını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa bir aranın ardından, sanıklardan Hamsiye Zeydi, Bülent Aka ve Hamyet Dinçer'in adres tespitlerinin yapılmasına, diğer 9 sanık hakkında ise duruşmaya katılmadıkları gerekçesiyle ''zorla getirilme müzekkeresi'' düzenlenmesine karar vererek duruşmayı erteledi.

13 sanık hakkında tutuklama kararı

Diyarbakır 4 ve 5. Ağır Ceza Mahkemelerinde 17 Haziran 2010 tarihinde görülen duruşmada Kandil ve Mahmur kamplarından gelen grubun içerisinde yer alan 10 sanık tutuklanmış, duruşmaya katılmayan 3 sanık hakkında da ''gıyabi tutuklama'' kararı çıkarılmıştı.

Kadir Özbek, Hüseyin Çelik'e sert çıktı

|
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in "HSYK'nın yetkisi olsa Başbakan ve bakanları bile tek tek içeri atardı" sözlerini sert bir dille eleştirdi. Özbek, Çelik'in açıklamalarını "çok tahlisiz" açıklamalar olarak değerlendirerek, Çelik hakkında hukuki işlem başlatacaklarını söyledi. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in "HSYK'nın yetkisi olsa Başbakan ve bakanları bile tek tek içeri atardı" sözlerini sert bir dille eleştirdi. Özbek, Çelik'in açıklamalarını "çok tahlisiz" açıklamalar olarak değerlendirerek, Çelik hakkında hukuki işlem başlatacaklarını ifade etti. Özbek, Çelik'in HSYK'ya yönelik eleştirilerine ilişkin soruları yanıtladı. Hüseyin Çelik'in açıklamalarını televizyondan izlediğini ifade eden Özbek, "Ben de konuşmalarının bir kısmını izleyebildim. Bize göre çok tahlisiz bir beyandı. Hangi amaçla söylenmiş bilemiyorum. Tabi son günlerde buna benzer ifadelere sıkça rastlıyoruz" dedi.

'İfadeler tamamen referandumu etkilemeye yönelik'

Çelik'in sözlerinin "Referanduma ilişkin halkı etkilemeye yönelik" ifadeler olarak değerlendiren Özbek, şöyle konuştu: "Böyle şey olur mu? Bu kadar iddialı bir şey söylemek için, Kurulu bu derece hasım gibi görebilmek için, ellerinde bir takım şeylerin olması lazım. Bunlar çok yanlış şeyler. Kurul, elbette ki yargısal bir mekanizma değil. İdari bir kuruldur. Yargısal faaliyet yürütmüyor. Tekrarlıyorum, ifadeler tamamen referandumu etkilemeye yöneliktir."


'Hukuksal haklarımızı kullanacağız'

Çelik'in ifadelerinin Kurulca değerlendireceklerini ifade eden Özbek, konuya ilişkin hukuksal haklarını da kullanacaklarını dile getirdi. Özbek, referandum sürecinde bu tür ifadelerle sıkça karşılaşacaklarını da sözlerine ekledi. Özbek, "Sözler halkı etkilemeye yöneliktir. Örneklerini de çok görüyoruz" diye konuştu.

Kararname hafta başına

Özbek, hakim ve savcılara yönelik yaz kararnamesine ilişkin ise kararnamenin hafta başında Kurul'un gündemine gelebileceğini söyledi. Özbek, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in görev yeri değişikliği söz konusu mu? şeklindeki soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Gündemimizde yok. Kararname olmadığı için, bu tür bir değerlendirme yapmadık. Süreç, tüm arkadaşlarımız gibi Cihaner hakkında da aynı. Şuanda kararname çalışması olmadığı için bir şey diyemeyeceğim."

Cumhuriyet bilgesini uğurladı

| 23 Haziran 2010 Çarşamba
Tedavi gördüğü hastanede önceki gün hayatını kaybeden Türkiye'nin aydınlanma savaşçısı, Cumhuriyet ile adı özdeş, Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı ve İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk için bugün İstanbul'da düzenlenen törenler sona erdi. Değerli yazar şiddetli yağmura aldırış etmeden törene katılan binlerce seveninin eşliğinde yarın toprağa verileceği Hacıbektaş'a uğurlandı. Cumhuriyet Gazetesi önünden saat 23.00'da kalkacak otobüslerle İlhan Selçuk sevenleri Hacıbektaş'a hareket edecek. Tedavi gördüğü hastanede önceki gün yaşamını yitiren Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk için, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda tören düzenlendi.

Törene yurdun dört bir yanından çok yoğun düzeyde katılım oldu. Her yaştan billerce yurttaş yazarı son yolculuğuna uğurlamak için erken saatlerden itibaren salonu doldurdu.

Sunuculuğunu tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz'in yaptığı tören, saygı duruşuyla başladı.

Aziz, Selçuk'un "Japon Gülü" kitabından bir parça okudu. Daha sonra sahneye çıkan Erdal Erzincan sazıyla bir türkü seslendirdi.

Törende Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Alev Coşkun söz aldı. Coşkun, İlhan Selçuk'tan alıntılar yaparak Cumhuriyet Gazetesi'nin tarihini anlattı.

"O aydınlanmanın ordusuydu"

Törende Selçuk anısına bir konuşma yapan Emre Kongar, "O aydınlanmanın ordusuydu, Onun çok şapkası vardı, filozof ve köşe yazarı şapkası... Tam bir hümanistti" dedi.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav ise "Aydınlarımızın baskı görmediği çağdaş bir demokraside buluştuğumuz zaman Selçuk'un ruhu şad olacaktır" dedi.

İlhan Selçuk'un fotoğraflarının konuşmalar boyunca sahnedeki ekranda gösterildiği törende, Selçuk'un gazetenin 85. yılında yaptığı konuşmanın banttan yayınlanması ve Balbay'ın mesajının okunması, salondakiler tarafından uzun süre alkışlandı.

BALBAY'DAN İLHAN SELÇUK'A VEDA

"Yaşantısını Atatürk devrimlerine adamış bir önder"

Daha sonra sahneye çıkan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi konuşmasında İlhan Selçuk'u bütün yaşantısını mücadelesini Cumhuriyet devrimlerine ve Atatürk devrimlerine adamış bir önder olarak niteledi.

"İlhan Selçuk'a merhaba..."

Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya "İlhan Selçuk'a merhaba..." diyerek başladığı konuşmasını "Senin çizdiğin yolda Cumhuriyet Gazetesi'ndeki tüm arkadaşlar devam edeceğiz. Güle güle..." diyerek bitirdi.

Törende piyanist besteci Fazıl Say, "Kara Toprak" eserini ve yazarımız İlhan Selçuk için hazırladığı doğaçlama eseri çaldı.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen ve Erdal Atabek'in ardından söz alan Şükran Soner değerli yazardan neler öğrendiklerini sıraladı, "İlhan abi bugünkü gibi sahnede; bu nasıl bir güçtür ki asker, sivil herkes ondan korktu" diyerek yazara veda etti.

Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki törenin ardından İlhan Selçuk'un cenazesi, binlerce kişinin katıldığı törenin ardından alkışlarla ve kırmızı karanfillerle gazetenin Şişli’deki merkez binasına getirildi.

"İlhan Selçuk ölümsüzdür"

Yazarın cenazesi binlerce kişinin eşliğinde alkışlarla Şişli'deki gazete binasına geldi.

Şiddetli yağmura aldırış etmeden gazetenin binası önünde yurttaşlar "Türkiye laiktir laik kalacak", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek", "Mustafa Kemal'in askerleriyiz", "İlhan Selçuk ölümsüzdür", "Yurtsevenler çıkacak hesap soracak", "Hükümet istifa", "Türkiye seninle gurur duyuyor", "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları dikkat çekti.

Törenlere çok sayıda siyasi, gazeteci ve sanatçı da katıldı.

Törene katılanlar arasında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Yönetim Kurulu üyesi Turgay Olcayto, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Anayasa Hukuku Profesörü. Prof. Dr. Süheyl Batum, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, DSP Başkanı Masum Türker, Eski Başbakan Yardımcılarından Murat Karayalçın, Mehmet Faraç, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Kamil Tekin Sürek, Meclis eski başkanı Hikmet Çetin, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, YÖK eski Başkanı Erdoğan Teziç, Sanatçı Tarık Akan, Kadir İnanır, Tiyatrocu Genco Erkal, Işık Yenersu, Güvenç Dağdeviren, Şerif Sezer, Macide Tanır, yazar Hikmet Altınkaynak, ressam Mehmet Güleryüz, Piyanist besteci Fazıl Say, İşadamı Rahmi Koç, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, eski TSYD Başkanı Onur Belge, Gazeteci Sedat Ergin, Orhan Birgit, Oral Çalışlar, Uğur Dündar, Ergin Konuksever, şair Sait Maden, Eray Canberk Araştırmacı Gürol Sezen, TSYD eski Başkanı Onur Belge, Cumhuriyet gazetesi yazarları İbrahim Yıldız, Utku Çakırözer, Ahmet Oruçoğlu, Çetin Yiğenoğlu, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Orhan Bursalı, Egemen Berköz, Celal Üster, Hikmet Bila, Özlem Yüzak, Egemen Berkök, Mümtaz Soysal, Emre Kongar, Güray Öz, Zeynep Oral, Erol Manisalı, Erdal Atabek, Ümit Zileli dikkat çekti.

Gazetede, değerli yazar için açılan defteri imzalayan yurttaşlar törenin sona ermesiyle dağıldı.

İlhan Selçuk'un cenazesi yarın toprağa verileceği Hacıbektaş’a uğurlandı.

İlhan Selçuk, yarın öğlen, Hacıbektaş’ta, ağabeyi Turhan Selçuk’un yanında, Mahsuni Şerif’in mezarı ile Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre’nin heykellerinin bulunduğu Çilehane bölgesindeki Yıldızlar Mezarlığı’nda defnedilecek.

"İlhan Selçuk'un katili Gladyo"

Tören salonundaki yoğun katılım nedeniyle salona giremeyen yurttaşlar töreni, fuayede kurulan ekranlardan izliyor. İşçi Partililer bina önünde "İlhan Selçuk'un katili Gladyo" yazılı pankartlar taşıdılar.

Eğitim derneklerine bağış

Tören sırasında bina girişinde kurulan Türk Eğitim Vakfı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı standları sayesinde bu derneklere çok sayıda bağış yapıldı.

Cumhurbaşkanı Seydiu hakkında dava açılıyor

|
Kosova milletvekillerinden bir grup, Cumhurbaşkanı Fatmir Seydiu hakkında anayasaya aykırı hareket ettiği gerekçesiyle dava açılması için girişim başlattı. Bağımsız milletvekili Naim Rüstemi tarafından başlatılan ve 30 milletvekilinin de imzaladığı başvuru dilekçesinde, Cumhurbaşkanı Seydiu'nun dondurmuş olduğu Kosova Demokratik Birliği (LDK) Genel Başkanlığı nedeniyle iki görevde birden bulunduğu ve bu durumun anayasaya aykırı olduğu belirtiliyor.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Cavit Beçiri, Seydiu'nun cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren siyasi ve sivil bütün görevlerini bıraktığını belirterek, "Ancak Anayasa Mahkemesinin görüşüne başvurmak milletvekillerinin en doğal hakkıdır" diye konuştu.

Kosova anayasasına göre, Anayasa Mahkemesi başvuru gelmesi durumunda 30 gün içinde konuyla ilgili kararını açıklamak zorunda.

Kırgızistan'da 5 Özbek kadın kaçırıldı

|
Kırgızistan'ın güneyinde seçim komisyonunda çalışan 5 Özbek kadınının kaçırıldığı bildirildi. Merkez Seçim Komisyonu sözcüsü, Oş kentinde meydana gelen olayla ilgili yaptığı açıklamada, ortaya çıkan kalabalık bir grubun önce 6 Özbek kadınını kaçırdığını, daha sonra birini serbest bırakırken, beşini bilinmeyen bir yere götürdüğünü söyledi.

Özbek kadınlarının kimin hangi amaçla kaçırdığı henüz bilinmiyor.

Bir hain saldırı daha: 2 şehit

| 19 Haziran 2010 Cumartesi
Hakkari'nin Şemdinli İlçesi Tekelli Taburu Günyazı Köyü Mezartepe mevkiinde 8 askerin şehit olduğu bölgede operasyon başlatan güvenlik güçlerinin çalışması sırasında PKK tarafından araziye döşenen patlayıcının infilak etmesi sonucu 2 asker şehit oldu, 2 asker de yaralandı. Hakkari'nin Şemdinli İlçesi Günyazı Köyü ve Ortaklar köyleri arasındaki Gediktepe mevkiinde bulunan askeri birliğe gece yapılan saldırı sonrası güvenlik güçleri bölgede operasyon başlattı. Güvenlik güçleri çalışmalarını sürdürürken terör örgütü PKK üyeleri tarafından araziye döşenen patlayıcının patlaması sonucu ilk belirlemelere göre 2 asker şehit düştü, 2 de asker yaralandı. Bölgede hava destekli operasyon devam ediyor.



Büyük üzüntü

Teröristlerce araziye döşenen patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan Uzman Çavuş Ömer Kara'nın Mersin'in Tarsus ilçesindeki babaevinde büyük üzüntü yaşanıyor.

Kara'nın Hacıhamzalı köyünde oturan ailesine acı haberi, askeri yetkililerle Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz birlikte verdi.

Yaklaşık 2 yıllık uzman çavuş olan Ömer Kara'nın şehit olduğunu öğrendikten sonra fenalaşan annesi Elmas Kara, ağabeyi Ramazan Kara ve kız kardeşi Meryem Kara'ya 112 acil servis ekipleri müdahale etti. Baba Mehmet Kara'nın, oğlunun şehit olduğu haberini aldıktan sonra metanetini koruduğu görüldü.



Operasyon bölgesinden telefonla aradı

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde teröristlerce araziye döşenen patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan Jandarma Komando Çavuş Yusuf Pazar'ın (20) Ankara'nın Kazan ilçesindeki babasını dün sabah operasyon bölgesinden telefonla aradığı öğrenildi.

Şehit Pazar'ın ilçe merkezinde oturan ailesi, askeri yetkililerden aldıkları acı haberin ardından gözyaşlarına boğuldu. Fenalaşan anne Nurdan ve baba Yaşar Pazar ile iki kardeşine 112 Acil Servis ekipleri müdahale etti.

Ailenin oturduğu eve Türk bayrağı asılırken, taziye ziyaretine gelen Kazan Kaymakamı Veysel Beyru ve Belediye Başkanı Lokman Ertürk, evin bulunduğu sokak ve caddenin Türk bayraklarıyla donatılması talimatı verdi.

Teyzesinin oğlu İsa Şenlioğlu ile aynı birlikte vatani görevini yaptığı öğrenilen Jandarma Komando Çavuş Pazar'ın, dün sabah saatlerinde operasyon bölgesinden babası Yaşar Pazar'ı telefonla arayarak, ''Biz iyiyiz, merak etmeyin. Buradaki görevimiz yarın bitiyor. Pazartesi günü birliğimize geri döneceğiz'' dediği öğrenildi.

PKK'liler yine saldırdı: 9 şehit

|
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde askeri birliğe PKK'li teröristlerce saldırı düzenlendi. Saldırıda 9 asker şehit oldu, 13 asker de yaralandı. Türk Silahlı Kuvvetleri, saldırının ardından Kuzey Irak'a bomba yağdırıyor. Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde bölücü terör örgütü PKK tarafından askeri birliğe düzenlenen saldırıda 9 asker şehit oldu, 13 asker de yaralandı.

Genelkurmay Başkanlığı saldırının ardından internet sitesinde bir açıklama yaptı. Açıklama şöyle:

"Hakkâri / Şemdinli bölgesinde, Türkiye / Irak hudut hattında görevli bir sınır bölüğüne; bir grup terörist tarafından 19 Haziran 2010 günü saat 02.00'de saldırıda bulunulmuştur.

2. Çatışmada sekiz asker şehit olmuş, ondört asker de yaralanmıştır. Yaralılar hastanelere tahliye edilmiştir.

3. Bölge takviye edilmiş ve gece süresince çatışma bölgesine, silahlı helikopter ve topçu ateş desteği sağlanmıştır. Ayrıca, Irak'ın kuzeyi bölgesinde tespit edilen hedefler de Hava Kuvvetleri tarafından ateş altına alınmıştır.

4. İlk tespitlere göre; çatışmada oniki terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur."

Kuzey Irak'a operasyon

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde Türkiye-Irak hudut hattında bir sınır bölüğüne düzenlenen hain saldırı sonrası Türk jetler Irak'ın kuzeyinde tespit edilen hedeflere bomba yağdırıyor.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde Türkiye-Irak hudut hattında bir sınır bölüğüne düzenlenen hain saldırı sonucu 9 asker şehit düşmüş, 13 askerde yaralanmıştı. Saldırıya karşılık veren Mehmetçik 12 teröristi de etkisiz hale getirmişti. Bölgede operasyonlar devam ederken, Kuzey

Irak sınırına ilerleyen F 16'lar tespit edilen hedeflere bomba yağdırıyor. Hain saldırı sonucu bölgeye çok sayıda takviye kuvvet gönderildiği bildirildi.

Yaralı askerler Hakkari Asker Hastanesine gönderildi

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde terör örgütü PKK üyelerinin askeri birliğe düzenlediği saldırıda yaralanan askerler, Şemdinli Devlet Hastanesindeki ilk müdahalenin ardından helikopterle Hakkari Asker Hastanesine gönderildi.

Alınan bilgiye göre, Şemdinli bölgesi, Türkiye-Irak hudut hattında görevli sınır bölüğüne, terör örgütü PKK üyelerinin düzenlediği saldırı sonucu yaralanan askerler, Şemdinli Devlet Hastanesi ve Hakkari Asker Hastanesine kaldırıldı.

Şemdinli Devlet Hastanesinde yapılan ilk müdahalenin ardından yaralı askerler, helikopterlerle Hakkari Asker Hastanesine gönderildi. Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığına iniş yapan helikopterden alınan yaralılar, ambulanslarla Asker Hastanesine kaldırıldı.

İrtibat kesilen askerin cenazesine ulaşıldı

Operasyonlar kapsamında arazi arama-tarama faaliyeti sürdüren güvenlik güçleri, saldırıdan sonra irtibat kesilen bir askerin cenazesine ulaştı.

Askerin cenazesine ulaşılmasının ardından bu saldırıda şehit olan askerlerin sayısı 9'a çıkmış oldu.

Hakkari'de 1 terörist yakalandı

Hakkari'de 1 teröristin sağ yakalandığı bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Vezirli köprü mevkisinde, güvenlik güçlerince alınan bir duyum üzerine yürütülen operasyon sonucu, 1 terörist sağ yakalandı. Teröristle birlikte; 1 tabanca, 1 el bombası, 1 dürbün ele geçirildi.

Şehit ailelesinin büyük üzüntüsü

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde düzenlenen terörist saldırıda şehit düşen askerlerden Sabahattin Derin'in anne ve babası ''Vatan sağ olsun'' dedi.

Şehit Piyade Er Sabahattin Derin'in (23) Milas'ın İsmet Paşa Mahallesi'nde yaşayan ailesine taziye ziyaretleri sürüyor. Muğla Alay Komutanı Kurmay Albay Salih Karataş, Milas Kaymakamı Bahattin Atçı, Milas Garnizon Komutanı Hava Silah Sistem Yarbay Coşkun Uçarcılar, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat ve vatandaşlar acılı aileye taziye ziyaretinde bulundu.

Şehidin kardeşi Ufuk Derin ise gözyaşları içinde, ''Ben şimdi ne yapacağım. Kiminle avunacağım'' diye konuştu. Acı haberi alarak fenalaşan şehidin dedesi Hasan Turgut'a, sağlık personeli müdahale etti.

Facebook'ta "7 ay sonra döneceğim" diye seslendi

Terörist saldırıda şehit olan Oğuz Yelken, izne geldiği Edirne'nin Uzunköprü ilçesine bağlı Kavacık köyünden ayrılmadan önce 6 Nisanda sosyal paylaşım sitesinden arkadaşlarına ''Allah kısmet ederse 7 ay sonra döneceğim'' diye seslendi.

Yelken, izin dönüşü birliğine teslim olmadan önce sosyal paylaşım sitesi Facebook'da düşüncelerini ve hissettiklerini şu satırlarla paylaştı:

"Bu hayat çok acımasız. Bir insanı canından çok seversin ona değer verirsin ama yaranamazsın. Ben çok sevdim neleri göze aldım bir o bilir birde ben. Şimdi gidiyorum Allah kısmet ederse de 7 ay sonra döneceğim. Şu 26 günde şunu daha iyi anladım ki kimse kendi kadar değerli değil. Belki unutamayacağım bir yerde hep karşıma çıkacak ama olsun. Buna da alışırız, yarın gidiyorum. Hepiniz Allah'a emanet olun arkadaşlar, hepinizi çok özleyeceğim."

Şehit Yelken, yine aynı sitedeki sayfasında Kazım Koyuncu'nun, ''İşte gidiyorum'' adlı klibini de paylaşmıştı.

Erdoğan ve Başbuğ yarın törene katılacak

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkan'ı Orgeneral İlker Başbuğ, yarın Hakkari'deki terörist saldırıda şehit olan askerler için Van'da düzenlenecek uğurlama törenine katılacak.

Şehit askerleri uğurlama törenine Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un da katılacağını ifade eden Bakan Egemen Bağış, törene büyükelçileri de davet etti.

Bağış, törene katılmak isteyen büyükelçilerin isimlerini bakanlık görevlilerine yazdırabileceğini bildirerek, törenin detayları ile ilgili büyükelçilere bilgi verdi.

38. Yarımca Altın Kiraz Festivali iptal edildi

Kocaeli'de düzenlenen 38. Yarımca Altın Kiraz Festivali, Hakkari'deki terörist saldırı dolayısıyla iptal edildi. Körfez Belediye Başkanı Yunus Pehlivan, yaptığı yazılı açıklamada, Hakkari'de teröristlerce bir sınır bölüğüne düzenlenen saldırı ve sonrasındaki operasyonlarda 10 askerin şehit olmasını ve 16 askerin de yaralanmasını lanetlediğini belirtti.

Başta tüm şehit yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı dileyen Pehlivan, açıklamasında, ''Tüm ülkemize kara bir gün yaşatan, bizleri yasa boğan bu acı gün nedeniyle yarın düzenleyeceğimiz 38. Yarımca Altın Kiraz Festivali'ni iptal ediyoruz'' dedi.

Çanakkale'de de festival iptal edildi

Çanakkale'nin Lapseki ilçesinde düzenlenen 25. Kiraz Festivali kapsamında yarın yapılması planlanan konser ertelendi.

Lapseki Belediye Başkanı Gani Mehmet Ekim, yaptığı yazılı açıklamada, 25. Kiraz Festivali kapsamında yarın yapılacak konserin, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde 10 askerin şehit olduğu menfur saldırı nedeniyle ertelendiğini bildirdi.

Ekim, konserin önümüzdeki günlerde düzenleneceğini kaydetti.

Kentsel dönüşüm teklifi TBMM'de kabul edildi

| 17 Haziran 2010 Perşembe
Büyükşehir belediyelerinin kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayacağı alanları genişleten kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Milletvekillerinin, uzayan görüşmeler sırasında bulmaca çözmeleri dikkat çekti. Kanuna göre, büyükşehir belediyeleri; konut, sanayi, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanlarında rekreasyon ve sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla, kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilecek.

Bir alanın kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilebilmesi için, alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şartı aranacak.

Ancak, kamu mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilmesi ve uygulama yapılabilmesi, Bakanlar Kurulu kararına bağlı olacak. Düzenlemenin konusuyla ilgili hususlarda, TOKİ'ye verilen yetkiler de saklı olacak.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan, imarlı veya imarsız alanlar olması, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması hususlarının takdiri, belediye meclisinin yetkisinde olacak.

Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkili olacak; büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri de kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri yapabilecek.

Yapıların kamulaştırılmasında anlaşma gerekecek

Kentsel dönüşüm alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşmak gerekecek. Bu alanlar kapsamında bulunan konut sahipleri ve belediye tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülecek ve karara bağlanacak.

Bu alanlarda yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç, kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden belediyelere devredilecek.

Kentsel dönüşüm alanlarındaki gayrimenkul sahiplerine anlaşma olması halinde, bu alanlarda hakları verilecek. Ancak İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Kanunu kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine, enkaz ve ağaç bedelleri verilecek veya kentsel dönüşüm alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilecek. Bu kişilere, TOKİ ile işbirliği yapılarak konut da satılabilecek.

Bu alanlarda, belediyelere ait gayrimenkullerle, kamulaştırılan konutlar üzerindeki inşaatlar, belediyeler tarafından yapılacak veya yaptırılacak. Belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkullerin sahiplerinden proje alanında kendilerine ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemiş olanlar, kamulaştırmasız el atma davası açabilecek.

Kentsel dönüşüm alanlarında yapılacak alt yapı ve rekreasyon harcamaları, proje ortak gideri sayılacak. Belediyelere ait inşaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanacak.

Bu alanlarda devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar, 5 yıl süreyle durdurulacak. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine belediye karar verecek. Toplam durdurma süresi 10 yılı geçemeyecek.

Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve henüz karara bağlanmamış davalarda da bu hükümler uygulanacak.

Teklifin kabul edilmesinin ardından, Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarının görüşmelerine geçildi.

Mahmur'dan gelen 3 kişiye tutuklama

|
Diyarbakır'da yargılanan Kandil'den Türkiye'ye giriş yapan iki kişi ile Mahmur'dan gelen bir kişi tutuklandı. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi Kandil'den gelen Mustafa Ayhan, Hüseyin İpek ve Mahmur'dan gelen Nurettin Turgut'un tutuklanmasına karar verdi. 7 kişi, Habur sınır kapısındaki karşılama görüntüleri ve Türkiye'de yaptıkları konuşmalar nedeniyle yargılanıyordu. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin diyebiliriz.

Hangi isim AKP'den ayrılıyor?

| 16 Haziran 2010 Çarşamba
Hükümetin Alevi politikalarıyla ters düşen AKP'nin Alevi kökenli İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu, Anayasa değişikliği sürecinde de AKP ile bağlarını kopardığı ve önümüzdeki günlerde partisinden sessizce istifa edeceği öğrenildi. AKP'nin Alevi kökenli İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu uzun süredir partisi ile yollarını ayırma kararı verdiği ve yakın bir zamanda da AKP'den istifa edeceği kaydedildi. Çamuroğlu'nun önümüzdeki günlerde sessiz bir şekilde AKP'den ayrılacağı, şimdilik bağımsız milletvekili olarak devam edeceği belirtildi.

Asker Kuzey Irak'a girdi

|
Sınır ötesi operasyona destek vermek amacıyla Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'ndan Irak sınırına çok sayıda asker sevk edildi. Güvenlik güçlerince sınır ötesine düzenlenen operasyonda 4 teröristin etkisiz hale getirilmesinin ardından Türkiye-Irak sınırındaki Çukurca ilçesinde de askeri hareketlilik başladı.

Operasyona destek vermek amacıyla 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'ndan Irak sınırına çok sayıda asker sevk edildi.

Bu arada, 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'nda konuşlu bulunan obüs topları ile Irak'ın kuzeyindeki Zap ve Balukan bölgelerine yoğun şekilde top atışı yapılıyor.

İsrail'den Türk firmasına darbe

| 15 Haziran 2010 Salı
İsrail'in Gazze yardım gemilerinden Mavi Marmara'ya düzenlediği kanlı operasyonun ardından, Türkiye ile İsrail arasında son yılların en gerilimli günleri yaşanırken, gerilimin doğurduğu siyasi ortam İsrail'de iş yapan Türk şirketlerini de etkilenmeye başladı. Bir İsrail icra mahkemesi, İsrail'in en büyük inşaat şirketleri arasında yer alan Yılmazlar İnşaat'ın on milyonlarca şekellik alacaklarına, sorunlu olduğu bir firmanın başvurusu üzerine tedbir koydu. Yılmazlar İsrail Genel Müdürü Ahmet Arık, mahkemenin kendilerini dinlemeden verdiği kararın ''tam bir hukuksuzluk'' örneği ve ''tamamen siyasi'' olduğunu söyledi.

Yılmazlar grubuna, Mavi Marmara'ya yapılan operasyondan 9 gün sonra bir mahkeme celbi ulaştı ve tüm alacaklarına el konulduğu belirtildi. Tel Aviv'deki icra mahkemesi, bu kararını Yılmazlar'ın yıllar önce adlarına inşaat yaptığı Mişhav adlı bir inşaat grubu ile aralarında devam eden bir uzlaşmazlıktan dolayı, söz konusu firmanın mahkemeye yaptığı ''Türkiye ile İsrail arasında yaşanan gerilim nedeniyle, Yılmazlar İnşaat'ın artık İsrail'de kalmayacağı; bu nedenle açmaya hazırlandıkları davayı kazansalar bile paralarını alamayacakları yolundaki'' iddiasına dayandırdı. Mahkeme, bu konudaki kararını verirken ne söz konusu firmanın daha önce iş mahkemesine yaptığı başvurudaki eksikler nedeniyle davayı açamadığına baktı; ne de Yılmazlar İnşaat'tan herhangi bir görüş sordu.

İcra mahkemesinin aldığı karar, Yılmaz'ın iş ilişkisinde bulunduğu tüm şirketlere de gönderilerek, Yılmazlar'a yaptığı ödemelerin dondurulması istendi.

"Artık burada devam edemezler diye düşünüyoruz"

Yılmazlar'a dava açmaya hazırlanan, ancak davası henüz iş mahkemesince de kabul edilmeyen Mişhav şirketi, bu kez icra mahkemesine başvurup aynı gün karar aldırttı. Mişhav'ın mahkemeye başvurusu tamamen siyasi içerikli. Başvuruda, ''İsrail hükümetinin Yılmazlar inşaat şirketine lisans vermesi, yüzlerce işçi için istihdam sağlamasının politik bir karar'' olduğu savunuluyor; iki ülke ilişkilerinin problemli bir noktaya geldiği, ''Türkiye'den Gazze'ye çıkarılan gemilerin de durumu daha da kötüye sürüklediği'' ifade ediliyor. Başvuruda, ilişkilerin en düşük seviyeye indiği belirtilirken, ''Bundan dolayı, Yılmazlar İnşaat şirketinin İsrail'deki faaliyetlerine devam edemeyeceğini düşündüğümüz için, açmış bulunduğumuz mahkemeyi kazandığımızda, alacağımızı tahsil edemeyeceğimizden, Yılmazlar İnşaat'ın hesaplarına el konulmasını talep ediyoruz'' deniliyor.

Tamamen karalama kampanyası

Yılmazlar İnşaat'ın İsrail'deki Genel Müdürü Ahmet Arık, İcra mahkemesinin, bir diğer mahkemedeki gelişmelere bile bakmadan başvuruyla aynı gün aldığı kararın tümüyle siyasi ve isimlerini karalamaya yönelik olduğunu vurguladı.

Arık, dün mahkemeye itirazlarını sunduklarını ve İsrail'de 2012 yılına kadar devam eden projeleri, ayrıca kontrat aşamasında bir çok işleri bulunduğunu anlattıklarını dile getirdi.
Yılmazlar'ın halen İsrail'de devam eden inşaat işlerinin tutarının 100 milyonlarca doların üzerinde bulunduğunu ifade eden Arık, söz konusu şirketle problemlerinin ancak 500 bin dolar düzeyinde olduğunu, buna rağmen mahkemenin milyonlarca dolarlık tüm alacaklarına el konulması kararının da siyasi olmaktan öte bir anlam taşımadığının altını çizdi.

Arık'ın verdiği bilgiye göre, Mişhav şirketi ile anlaşmazlık da söz konusu şirkete Yılmazlar'ın yıllar önce yapıp teslim ettikleri konutlardaki, daire sahiplerinden gelen ve bozulmaların tamiri taleplerinden konusundan kaynaklanıyor.

İsrail'deki inşaat firmalarının, yaptıkları işlerde meydana gelen sıva bozulmasından, yapıların içindeki en ufak bir seramik ya da mermerin kalkmasına kadar tamirinde, belli bir süre sorumluluğu bulunuyor. Ancak Arık, inşaatlardaki sorumluluk sürelerinin de sona erdiğini, buna rağmen, diğer şirketin aksini ile sürüp, kendilerine dava etmeye kalktığını anlattı. Mişhav'ın bu gerekçeyle önce Tel Aviv iş mahkemesine başvurduğunu, ancak dava dilekçesinin eksiklik ve noksanlıkları nedeniyle henüz kabul bile edilmediğini söyleyen Arık, iş mahkemesinin, söz konusu şirkete, dosyasını tam hazırlaması için Kasım ayına kadar süre verdiğini de hatırlatıp, ''Ortada henüz açılmış bir dava bile yokken icra mahkemesine gidip, karar çıkarttılar. İcra mahkemesi olay nedir, ne değildir bakmadan etmeden, tek yanlı bir karar alarak, siyasete alet oldu. Ödemelerimizi yapamıyor; işçilerimizin parasını ödeyemiyoruz. İsrail'deki itibarımızı zedelemeye çalışıyorlar'' dedi.

Hem İcra mahkemesine itirazda bulunan, hem de Mişhav şirketi aleyhine 20 milyon şekellik (yaklaşık 6 milyon dolar) bir tazminat davası açmaya hazırlanan Yılmazlar İnşaat Genel Müdürü, ''Bütün bunlar biz bir Türk şirketi olduğumuz için... Mahkemelerin objektif kriterlere göre hareket etmesi gerekirken, böyle hukuksuzca bir kararın nasıl alındığını avukatlar bile çözemedi. Asıl sorun burada... Bunca yıldır İsrail'de iş yapan bir firma olarak, ilk kez böyle bir şeyle karşılaştık. Niyetleri bizi yıldırıp hukuk dışı uygulamalarla İsrail piyasasından çıkartmak'' diye de ekledi.

Anayasa Mahkemesi üyesi iddialara yanıt verdi

|
Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Kantarcıoğlu, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile yaptığı iddia edilen telefon görüşmesiyle ilgili açıklamada bulundu. Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Kantarcıoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Anayasa'nın 2. maddesi uyarınca, insan haklarına dayanan demokratik, laik, sosyal hukuk devletini benimseyen anayasal sistemde en temel insan haklarından biri olan haberleşmenin gizliliği ihlal edilerek, bazı yazılı ve görsel basın organlarında yer alan haber ve yorumların, açıklama yapmasını zorunlu kıldığını belirtti. Fulya Kantarcıoğlu, şunları kaydetti:

''Çok uzun bir süredir Anayasa Mahkemesinde görev yapan ancak meslek etiği ve sorumluluğu gereği sadece kullandığı oy ve karşı oylarla görüşünü açıklamayı ilke edinen bir yargıç olarak özel hayatıma ve haberleşme özgürlüğüme yapılan saldırının, özünde kullandığım yargı yetkisine yönelik olması nedeniyle doğruları kamuoyu ile paylaşma gereği duymam, hukuk devleti adına kaygı vericidir.
İçeriği, Anayasa'nın 149. maddesinin ve Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanmış kararlarının tekrarından ibaret olan bir telefon konuşmasının, Anayasa güvencesi altındaki temel haklar yok sayılarak açıklanması ve ihsası rey altında karara bağlanmamış bir davayı etkileme çabalarının konusu yapılması dikkatlerden kaçmamalıdır.
Bugüne kadar, Anayasa'nın konuya ilişkin tüm kuralları göz ardı edilerek, yalnız Anayasa'nın değil, evrensel hukukun da koruduğu kişilik haklarımın ihlal edilmesi, anayasal demokrasimizin ne denli büyük tehlike altında olduğunun somut bir göstergesidir.
Bütün bu olumsuzluklara karşın, Anayasa'ya, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inancını koruyan bir yargıç olarak görevimi, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerim doğrultusunda yerine getirmeye devam edeceğim.''

"Bakiyev'in oğlu tutuklandı" iddiası

| 14 Haziran 2010 Pazartesi
Kırgızistan'ın sürgündeki lideri Kurmanbek Bakiyev'in oğlu Maksim Bakiyev'in İngiltere'de tutuklandığı öne sürüldü. Haberin devamını sizler için Cumhuriyet Portaldan burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak alıntı yapıyoruz: Ülkenin yerel "5" adlı televizyon kanalının verdiği haberde, Maksim Bakiyev'in Londra'da polis tarafından tutuklandığı belirtildi. Kırgızistan'da 7 Nisanda iktidar devrilmişti. Ülkeyi terk eden Bakiyev ve ailesi hakkında 100 ayrı dava açılmış, Interpol'den yardım istenmişti.

Türk öğrenci Oş Havaalanına vardı

Bu arada, Kırgızistan'ın güneyinde etnik çatışma sürerken önceki gün Özbek sınırına sığınan Türkiye vatandaşı Oş Eğitim Fakültesi öğrencisi Barçınay Çiftçi, kendi çabalarıyla Oş havalanına vardı.

Çiftçi, Özbekistan'a geçmemeye karar verdikten sonra bir Özbek ailesinde misafir edildiğini, bugün üç araç değiştirerek tek başına havaalanına geldiğini söyledi.

Çiftçi, havaalanında buradaki ilahiyat fakültesinde okuyan Türk öğrencilerin ve öğretmenlerin gelmesini beklediğini ve Türkiye'nin uçak gönderdiğini öğrendiğini ifade etti.


118 ölü, 1600 yaralı

Öte yandan, Kırgızistan'ın güneyindeki Oş ve Calalabad kentlerinde süren çatışmalarda ölü sayısının 118'e, yaralı sayısının 1600'e yükseldiği bildirildi.

Bu rakamlar, hastanelere başvurular ve kayıtlara dayanıyor. Yanan evlerde ve çatışma bölgelerde hayatını kaybedenlerin sayısı henüz bilinmiyor.

1500 kişi rehin

Kırgızistan'ın güneyinde Kırgızlar ile Özbekler arasında şiddet sürerken, kimliği belirsiz maskeli ve silahlı kişiler Oş kentinde 1500 kişilik bir kitleyi TIR garajında rehin tutuyor.

Sokaklarda cesetler yatıyor

Görgü tanıkları, sokaklarda cesetler bulunduğunu, can güvenliği olmadığı için kimsenin dışarıya çıkamadığını ve cesetlerin toplanamadığını ve bu yüzden koktuğunu ifade ediyor.
Öte yandan Oş ve Celalabad'daki şiddetin nedeni henüz bilinmiyor, ancak yaygın bir kanı olarak, bir gazinoda iki grup arasında çıkan tartışmanın çatışmaya dönüştüğü ve olayların büyüdüğü öne sürülüyor.

Özbek mülteciler, mülteci kampına yerleşiyor

Kırgızistan'ın Oş ve Calalabad vilayetlerinde çıkan etnik çatışmalar yüzünden bu ülkeden kaçan onbinlerce Özbek mülteci, sınırdaki Özbekistan'ın Andican vilayetine bağlı Hocabad, Calakuduk, Korgantepe, Bulakbaşı, Hanabad, Pahtabad, Marhamat ilçelerinde oluşturulan 50'den fazla mülteci kampına yerleşiyor.

Yarkışlak'taki Kırgız-Özbek sınırına 100 metre uzaklıkta bulunan mülteci kampına sığınan Tacıhan Batırova, yaptığı açıklamada, 3 gündür yaşlı, kadın, çocuk ve yaralılardan oluşan Özbek mültecilerin Özbekistan'a sığınmaya devam ettiğini, şu anda Kırgızistan'da silahlı Kırgızlara direnen Özbek erkeklerin aç ve bir kısmının yaralı olduğunu öne süren Batırova, Kırgızistan'dan telefonla arayan kocasının buradaki durumu uluslararası kamuoyuna duyurmasını istediğini iletti.

Bir diğer Özbek mülteci Dilber Abidova da, 3 yaşındaki kızıyla Özbekistan'a kaçtığını, 3 gündür Özbekistan'daki mülteci kamplarında geride kalan 5 yaşındaki oğlunu aradığını söyledi.
Kırgız-Özbek sınırına Özbek yaralıları getiren Oş Devlet Onkoloji Hastanesi'nden Cerrah Azizulla Boribayev, 3 günden bu yana Özbek yaralıları sınıra getirdiklerini, Kırgız gençlerin hastanede yatan Kırgızları tahliye ettikten sonra hastaneye saldırdıklarını anlattı.

Kırgızların saldırısına uğrayan 17 yaşındaki Rüstem isimli Özbek mülteci de, elinden kurşun yediğini, dövüldüğünü, şans eseri hayatta kaldığını, Kırgızistan'dan Özbek uyruklu doktorlar tarafından mülteci kampına getirildiğini belirtti. Saldırılara bizzat tanık olduğunu söyleyen Rüstem, Kırgız askerlerinin kendilerine ateş açtığını iddia etti.

2 Pakistanlı öldü, 15 Pakistanlı rehin

Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi, Kırgızistan'ın güneyindeki Oş kentinde çıkan çatışmalarda iki Pakistanlı öğrencinin öldüğünü, 15 Pakistan vatandaşının da fidye için Özbek isyancılar tarafından rehin alındığını söyledi.

Pakistan hükümeti, Kırgızistan'da bulunan vatandaşlarını getirmek için harekete geçti.
Gazetecilere açıklama yapan Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abdul Basid, ilk etapta Oş kenti ve yakınlarında bulunan 269 Pakistan vatandaşının getirilmesi için 3 adet C-130 tipi kargo uçağının bugün Kırgızistan'a gönderileceğini söyledi.

Türk yurttaşlar için uçak yollandı

Türk Hava Yolları'nın (THY), Kırgızistan'ın güneyinde yaşanan çatışmalar nedeniyle Türk vatandaşlarının tahliyesi için tahsis ettiği uçak, Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'e gitti.

THY Basın Müşavirliği'nden alınan bilgiye göre, Kırgızistan'daki çatışmalardan dolayı bu ülkenin Celalabad ve Oş kentlerinde bulunan Türk vatandaşlarının tahliyesi için Dışişleri Bakanlığı'nın isteği üzerine tahsis edilen THY uçağı, saat 15.50'de İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'ndan Bişkek'e hareket etti.

Boeing 737-800 tipi 159 yolcu kapasiteli ''Manisa'' uçağı, Bişkek'ten sonra geçeceği Oş kenti ile Celalabad'da bulunan Türk vatandaşlarını Türkiye'ye getirecek.

THY uçağının yarın sabah saatlerinde yolcularıyla birlikte İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'na gelmesinin planlandığı bildirildi.

TRT muhabirinin durumu iyiye gidiyor

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te önceki akşam göstericilerin saldırısına uğrayan TRT Kırgızistan muhabiri Uğur Özen, sağlık durumunun iyiye gittiği söyledi. Özen, kendisini şu anda iyi hissettiğini belirterek, ''Sol gözümün altı morardı ve yüzüm biraz şişti. Kolum ağrıyor'' dedi.

Özen, ''Devlet televizyon kurumunun önünde göstericileri görüntülemek istediğim sırada bana saldırdılar ve göstericiler arasından birileri beni televizyon binasına götürerek kurtardı'' dedi.

CHP'de il yönetim pazarlığı

|
İstanbul İl Başkanlığı'na geri dönemeyen CHP Parti Meclisi üyesi Gürsel Tekin, MYK'nın kararının ardından İstanbul'da kurmaylarıyla bir araya geldi. Kendisine önerilen MYK üyeliğini kurmaylarıyla masaya yatıran Tekin, gelinen noktayı özetledi. CHP kulislerinde, Tekin'in MYK önerisine sıcak baktığı, genel başkan yardımcılığı görevinin de verilebileceği konuşuluyor. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin yarışması için bilgiler barındıran blog olarak haberin devamı şu şekildedir: Edinilen bilgiye göre toplantıda, Tekin'e önerilen MYK üyeliğinin yanı sıra İstanbul İl Yönetiminin durumu tartışıldı. Parti yönetimi tarafından geçen hafta yapılan açıklamada, İstanbul İl Yönetim Kurulu'nun düştüğü bildirilirken, İstanbul İl Yönetimi'nden, "düşmedik" açıklaması gelmişti. Toplantıda da, "İstanbul İl Yönetiminin durum önemli. Kurul yerinde duruyor" değerlendirmesi yapıldı.

Sayı artabilir

Tekin'e genel başkan yardımcılığı verilmesi halinde ya bir genel başkan yardımcısının istifa etmesi ya da mevcut sayının artırılması gerekiyor. CHP'de halen dört genel başkan yardımcısı görev yapıyor. Parti yöneticileri bu sayının artabileceğini, bu konuda bir sınırlama olmadığını ifade ettiler. Ancak bu konuda da parti yönetiminde farklı görüşler var. Bazı yöneticiler, bu nedenle sayının artırılmasının uygun olmayacağını ifade ediyorlar.

"Oda yok"

CHP PM üyesi bir milletvekili ANKA'ya yaptığı açıklamada, "Genel başkan yardımcılarının odaları 12. katta. Boş oda da yok. Ayrı bir kata verilirse uygun olmaz. O nedenle boş oda yok" değerlendirmesini yaptı.

"Girilen yol, PKK'nin emellerine hizmet ediyor"

| 13 Haziran 2010 Pazar
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Başka başkentlerin sunduğu kurtuluş reçetelerinin Türk milletini bir adım ileri götürmeyeceği açıktır. Bunun tek çözümü, sorunlara Türkiye'den bakmakla geleceği Türkçe okumakla ve Ankara'yı başkent yapan vizyonla dünyaya bakmakla mümkündür" dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Bostancı Gösteri Merkezi'nde İstanbul Ülkü Ocaklarınca düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, acımasız küresel projelerin insani değerlerle bağını kopardığını ifade etti.

Parçalı devlet yapısı...

Yeni dünya düzeninde emperyal emellerin, demokrasiyi kullanılarak yapıldığını ifade eden Bahçeli, ''Türk milleti içinden yeni milletler çıkartmaya ve çok milletli ve parçalı bir devlet ve toplum yapısına doğru hızla gidilmektedir. Bu gidişat ve tırmanan tehditler toplumun kırılma noktasına yaklaşmakta olduğunun uyarılarını vermeye başlamıştır. Milli bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti, 'sözde demokratikleşme, çok kültürlülük, alt kimliklerin tanınması ve ana dilde eğitim' gibi kavramlarla çözülme sürecine sokulmuştur'' diye konuştu.

Bahçeli, tarihin en köklü milletlerinden olan Türk milletinin, kendi kimlik ve kişiliğiyle başı dik ve onurlu bir seviyeye ulaşmak için yeni bir atılım yapmak durumunda olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

''Başka başkentlerin sunduğu kurtuluş reçetelerinin Türk milletini bir adım ileri götürmeyeceği açıktır. Bunun tek çözümü, sorunlara Türkiye'den bakmakla geleceği Türkçe okumakla ve Ankara'yı başkent yapan vizyonla dünyaya bakmakla mümkündür. Türk milletinin, tarihe damgasını yeniden vurmasının yolu ise milli değerlerini sahiplenmesi ve özümsemesinden geçmektedir.''

''Yegane güç kaynağımız Türk milletinin şaşmaz sağduyusudur'' diyen Bahçeli, Türk milletinin henüz son sözünü söylemediğini ifade etti.

Bahçeli, salondaki gençlere ''Sizlere yürekten inanıyor ve güveniyorum ki, Türk milletinin birliğinin, dirliğinin ve huzurunun bozulmasına, milli dayanışma ve kardeşlik ruhunun yara almasına, milli kimliğinin tasfiye edilerek kimliksizleştirilmesine, etnik kökenlere göre ayrıştırılarak parçalanmasına alet olmayacaksınız, izin vermeyeceksiniz, tuzağa düşmeyeceksiniz. Birkaç hain istiyor, birkaç gafil kışkırtıyor, birkaç işbirlikçi de alkışlıyor diye kardeşlikten taviz vermeyeceksiniz'' diyerek seslendi.


Aynı emeller

Devlet Bahçeli, konuşmasında şunlara yer verdi:

''Geride kalan yıllarda ülkemizi böldürmemek, kardeşliğimize fesat sokmamak için hainlere karşı dik durdunuz. Bunları biliyorum. Ama şimdi aynı hesaplar daha sinsi yaklaşıyor, aynı emeller içten içe sizlere de yanaşıyor. Adına 'açılım' deniyor, 'demokratikleşme' deniyor, maskeleniyor. Aman dikkat ediniz. Girilen yol, PKK'nın emellerine hizmet edecektir. Oyunu görünüz. Bu gidişatla Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı tasfiye edilecektir. Uyanık olunuz. Zalim ile mazlum, katil ile maktul, mağdur ile gaddar, cani ile şehit, katil ile gazi, aynı kefeye konulmuştur, değerler karıştırılmıştır.''

Konuşmasında geçmişte aldığı dersleri unutanlara da seslendiğini ifade eden Bahçeli, ''Milletimin ayağa kalkışını hatırlamayanlara sesleniyorum; işbirlikçi bir yönetimin varlığı sizi umutlandırmasın. Türk milleti bir avuç teslimiyetçiden ibaret değildir. Sakın aldanmayın, yanlış hesap yapmayın'' dedi.

İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Gökmen Kantar da yaptıkları eğitim programları hakkında bilgi vererek, Gençlik Eğitimleri sayesinde daha çok okuyan ve düşünen gençlik oluşturmayı amaçladıklarını ifade etti.

Toplantıda İstanbul Ülkü Ocakları Eğitim Projesinden mezun olanlara plaketleri de verildi. Toplantıya TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı, MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi Celal Adan ile çok sayıda partili katıldı.

TBB yeni başkanını seçti

|
Türkiye Barolar Birliği'nin yeni başkanı 178 oyla Avukat Vedat Ahsen Coşar oldu. TBB Başkanı Özdemir Özok'un yaşamını yitirmesinin ardından yeni başkanını seçmek amacıyla gerçekleştirilen TBB Genel Kurul'u Türkiye Barolar Birliği Kongre Merkezi'nde toplandı.

TBB Başkanlığı için yapılan seçimde 385 oy kullanıldı. Oyların 383'i geçerli olurken, 2 oy geçersiz sayıldı.

Bu sonuçlara göre, 178 oy alan Avukat Vedat Ahsen Coşar TBB Başkanlığı görevine seçildi. Seçimde Avukat Muammer Aydın 149 oy, Avukat Güneş Gürseler 56 oy aldı.

Öte yandan, Genel Kurul'da sadece başkanlık seçimi yapıldı. 2009 yılında gerçekleştirilen Genel Kurul'da seçilen Yönetim Kurulu üyeleri ise, görevlerini sürdürecekler. Avukatlık kanununa göre yönetim kurulu üyeleri 2 yıllığına seçiliyor.

100 çocuktan 19'u işçi

| 12 Haziran 2010 Cumartesi
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) çocuk işçiliğine ilişkin raporu, kısmi gerilemelere rağmen çocuk işçiliğinin can yıkıcı bir biçimde sürdüğünü ortaya koydu. ILO İşte Temel Haklar ve Prensipler Deklarasyonu'nun takibi çerçevesinde hazırlanan küresel raporda, dünyada 5-17 yaş arası 1 milyar 586 milyon çocuk bulunduğu belirtildi.

Rapora göre, 2008 itibariyle 5-17 yaş arası çocukların 306 milyonu istihdam içinde ve bir işte çalışıyor. Bu rakam 2004 yılında 323 milyondu. 2004-2008 arasında istihdam içinde yer alan çocuk sayısı 17 milyon geriledi. Bu gerileme yüzde 5,3'e denk geliyor. Ancak dünya ölçeğinde hala çalışan çocuk oranı yüzde 19,3. Bir başka deyişle her 100 çocuktan 19'u çalışıyor.

5-17 yaş arasında olan ve istihdam içinde yer alan çocukların bir kısmının çalışmasına, ILO sözleşmeleri ve ulusal yasalar izin veriyor. 2008 yılı itibariyle çalışan 306 milyon çocuktan 91 milyonunun çalışması ulusal yasalara ve ILO sözleşmelere uygun. Ancak 215 milyon çocuğun çalışması, ILO sözleşmelerine aykırı ve bu çocuklar ''çocuk işçi'' kapsamında değerlendiriliyor. 2008 yılında Dünya ölçeğinde çalışması yasak olmasına rağmen çalışan çocuk oranı tüm çocuklar içinde yüzde 13,6. Bu oran 2004 yılında yüzde 14,2'ydi. Her ne kadar çocuk işçi sayısı ve oranı düşüş içinde olsa da dünyadaki her 100 çocuktan 14'ü çocuk işçi.


Tehlikeli işlerde çalışıyorlar

Rapora göre, 5-17 yaş arası çalışan çocukların 115 milyonu tehlikeli işlerde çalışıyor. Tehlikeli işler aynı zamanda çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini ölçerken bir araç olarak kullanılıyor. Bu tehlikeli işlerde çalışan 115 milyon çocuğun 53 milyonu 15 yaşından küçük. Bununla birlikte tehlikeli işlerde çalışan çocukların sayısındaki düşüş 2004-2008 yılları arasında yüzde 10,2 oranında gerçekleşti. 5-17 yaş arası çocuklar arasında çalışan çocukların oranı Asya-Pasifk bölgesinde yüzde 20,4, Latin Amerika ve Karayipler'de yüzde 13,4, Sahra Altı Afrika'da yüzde 32,8, diğer bölgelerde ise yüzde 8,4.

Çocukların çalışması, Asya-Pasifik bölgesi, Latin Amerika ve Karayipler'de düşerken, Sahra Altı Afrika'da artıyor.


Kızlarda azalıyor, erkeklerde artıyor

Kız çocukları açısından ciddi bir düşüş söz konusu iken erkek çocuklar ve 15-17 yaş arası çocuklarda çocuk işçiliği artıyor. Dünya ölçeğindeki 5-17 yaş arası kız çocuklarının yüzde 16,9'u, erkek çocuklarının ise yüzde 21,4'ü çalışıyor. Tehlikeli işlerde çalışan kız çocuklarının toplam kız çocukları içindeki payı yüzde 5,4 iken erkek çocuklarında bu oran yüzde 9.
5-17 yaş arası çalışan çocukların yüzde 60'ı tarım, yüzde 25,6'sı hizmetler, yüzde 7'si sanayide çalışırken, yüzde 7,5'inin çalıştığı sektör tanımlanamadı.

Bu yaş aralığındaki çocuk işçilerin yüzde 67,5'i ücretsiz aile işçisi, yüzde 21,4'ü ücretli çalışan, yüzde 5'i kendi hesabına çalışan statüsünde, yüzde 6'lık dilimin hangi statüde çalıştığı ise belirlenemedi.

"Çocukluklarını kaybederek büyüyemezler"

ILO Genel Direktörü Juan Somavia, rapora ilişkin değerlendirmesinde, çocuk işçiliği sorununun önüne geçilmesi ve çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılması yolunda önemli mesafe katedildiğini belirterek, çocuk emeğinin kullanımının düşüşte olduğuna dikkat çekti. Kamuoyunun çocuk emeğine ilişkin farkındalığının arttığını belirten Somavia, artık bu konuda kayıtsızlık ve inkarın mümkün olmadığını ifade etti.

2016'ya kadar çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılmasının amaçlandığını vurgulayan Somavia, küresel ekonomik krizin çocuk işçiliği ile mücadele konusunda da kaygı yarattığını dile getirdi. Somavia, küresel krizin bu amaca ilişkin azalan heves ve eyleme gerekçe olarak gösterilemeyeceğini ifade ederek, krizin, insanlar, iktisadi toparlanma ve sürdürülebilir gelişme için yapılan çalışmalara ilişkin siyasal önlemlerin uygulanmasında bir fırsat yarattığını kaydetti.

Krizle birlikte artan riskler karşısında çocuk işçiliği ile mücadelenin daha da önem kazandığını belirten Somavia, şunları kaydetti: ''Çocuk işçiliği, çocuklar için bir hayatta kalma meselesidir, dünya çocuklarına karşı olan sorumluluğumuzdan vazgeçemeyiz. Çocuk emeğinin olmadığı bir dünyanın mümkün ve erişilebilir olduğuna ilişkin inancımızı yeniden ileri sürmeliyiz. Dünya, 215 milyon çocuk, çocukluklarını ve daha iyi bir gelecek şanslarını kaybederken büyüyemez. İstekle birlikte, daha iyi ve daha çok yapmanın araçları da ortadadır.''