"1987'deki kapalı oturumun zabıtları açılsın"

| 30 Haziran 2010 Çarşamba
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, 1987 yılında parlamentoda terör konusunda yapılmış olan kapalı oturumun zabıtlarının açılması önersinde bulundu. DP, 7. Olağanüstü Büyük Kongresi'nin ardından yeniden oluşturulan 50 kişilik Genel İdare Kurulu'nu topladı. Toplantı öncesinde bir konuşma yapan DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, terör olaylarının çoğalmasını kuşku ile takip ettiğini ifade ederek, terörün artık Türkiye'de bölgesel olmaktan çıktığını, "yurt sathına" yayıldığını belirtti.Terörün Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı tehdit eder haline geldiğini savunan Cindoruk, hükümete seslenere, "O açılım belgelerinin içinden sadece vaatler çıkmamalıydı" dedi.

Türkiye çapraz ateş altında

Cindoruk, Türkiye'nin çapraz ateş altında olduğunu belirterek, bu ateşin bir tarafında silahlı terör, diğer tarafında ise hükümetin olduğunu belirtti. AKP hükümetinin Türkiye Cumhuriyeti'nin değiştirlmez niteleliklerini değiştireceğini söylediğini, başta yargı olmak üzere devletin kurumları ile çatışma halinde olduğunu kaydeden Cindoruk, "Devlet bir bütündür, yürütme de bir organıdır. Yürütme devletin diğer organlarıyla çatışırsa güçsüzleşir. Tak Başbakanın gücüyle Türkiye terörle mücadele edemez. Hükümet kendi içinde hem tutarlı değil hem de devlet organları ile tartışma halinde. Bu kadar açık bir şekilde çapraz ateşin tarafı olan bir hükümet görmemiştim" diye konuştu.

BDP'li belediyelerin özerklik isteği 'aracı'

Cindoruk, BDP'li belediyelere işaret ederek, bazı belediyelerin özerklik istediğini ancak sistemin içinde özerk belediyelerin olamayacağını söyledi. Bunun istenilen başka şeyler için bir "aracı" olduğunu iafde eden Cindoruk, "Devlerin otoritesi bazı bölgelerde belediye otoritesi haline geldiyse terörün tırmanmasını engelleyemezsiniz" dedi.

Randevu tartışırlarken terör tırmanıyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki randevu polemiğine işaret eden Cindoruk, bu tartışmanın Türkiye'ye kaybettirdiği zaman içinde terörün ilerlemeye devam ettiğini belirtti.

Öncelikle parlamento içindeki siyasi partilerin protokol tercihlerini bir yana bırakarak "özde" birleşmeleri çağrısında bulunan Cindoruk şöyle devam etti:
"Bütün partilerimizi, siyaset, devlet adamlarımızı çok acele terörün yeni boyutlarını, iç ve dış nedenlerini birarada tartışmaya davet ediyorum. 1987 yılında parlamentoda bu konuda yapılmış olan kapalı oturum vardır, artık o oturumun zabıtları açılabilir, seneler geçmiştir, hukuken de mümkündür. O zabıtları açıklayalım ve görelim bakalım devlet, siyasi partiler, bizler o günlerde nerelerde yanılmışız, hangi tahminlerimiz çıkmış, hangileri çıkmamış. Bu önemli bir tarihi vesika olacaktır. Buna dayanarak da yeni görüşlerin ortaya çıkmasında birtakım fırsatlar getirebiliriz."

Başbakan'ı üç gün göremeyeceksiniz

|
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ailesi ile birlikte tatile çıktı. Başbakan Erdoğan hafta sonuna kadar olan programlarını iptal ederek ailesi ile birlikte tatile çıktı. Tatilini nerede geçireceğine dair bilgi alınamayan Erdoğan'ın hafta sonu dönmesi bekleniyor.

"Nutuklarla geçiştirilecek bir konu değil"

|
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, İsrail'in, Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırının, ''insanlık dışı'' olduğunu belirterek, ''Askerin başına çuval geçirildiğinde gösterilen aymazlığı, Mavi Marmara'ya yapılan saldırıda göstermeliydiniz'' dedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, CHP'nin, bugün görüşülmesi istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yönelik saldırısının araştırılması istemini içeren önergesi üzerinde söz aldı.

Saldırının, milletin gündeminden düşürülmemesi gerektiğini ifade eden Şandır, ''Saldırının üzerinden 1 ay geçmesine rağmen hükümetin yaptıklarını yeterli buluyor musunuz?'' sorusunu yöneltti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, saldırının ardından, ''sonuçlarına katlanırlar'' dediğini hatırlatan Şandır, şöyle devam etti:
''Soruyorum, hangi sonucuna katlandı İsrail? Özür mü diledi? İsrail özür dilemek mecburiyetinde bırakıldı mı? Bu en önemli kırılma noktalarından biriydi. Askerin başına çuval geçirildiğinde gösterilen aymazlığı, Mavi Marmara'ya yapılan saldırıda göstermeliydiniz. Bu nutuklarla geçiştirilecek bir konu değildir. Uluslararası komisyon kurdurulmak istendi, kurdurulabildi mi?''

AKP Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir de konvoyun yalnızca insani amaçlarla yola çıktığını belirterek, ''Muhalefetten, tüm dünyanın desteğini alan yardım konvoyuna ilişkin saldırıya kadar herhangi bir yorum duymadık'' dedi.

Demir, MHP'li milletvekillerinin, ''Sen neden gitmedin?'' sorusuna, ''Siz neden gitmediniz?'' karşılığını verdi. Demir, ''Sayın Başbakan'ın, Davos'taki çıkışı için de 'diplomatik teamüllere aykırı. Ülkeyi dünyadan koparıyor' yorumları yapmıştınız'' sözleri üzerine MHP'li milletvekilleri, ''Yalan söylüyorsun, iftira atıyorsun'' diye bağırdı.

Tartışmanın uzaması üzerine TBMM Başkanvekili Meral Akşener, Demir'in konuşmasını yarıda keserek, görüşmelere ara verdi.

Demir, görüşmelerin yeniden başlamasının ardından sözlerini tamamladı.
CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ da hükümetin olayı yönetmede yetersiz kaldığını öne sürdü.

Hükümetin, milletvekillerinin gemiye binmesinin engellediğini ancak vatandaşların gitmesinde bir sakınca görmediğini savunan Elekdağ, ''İsrail'in saldırısı bizim devlet sorumluluğumuz açısından da ele alınmalı. Hükümet bu konuda oluşturulacak önlemler konusunda şaşkınlık yaşıyor'' dedi.

AKP Muğla Milletvekili Mehmet Nilhıdır ise önergede, ''hükümetin yetersiz kaldığına'' dair ifadeler bulunduğunu belirterek, ''Bir araştırma komisyonu kurulmasına, olayı zamana yayacağı için karşıyız. Zaten saldırının hemen ardından her türlü diplomatik tepki süratle verilmiştir'' diye konuştu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''TBMM'nin saldırı karşısındaki kararlı tutumunu ortaya koymak gerekirken, muhalefeti suçlayarak bundan menfaat elde edilmeye çalışılmasını yadırgadığını'' söyledi. Vural, ''TBMM'nin olayı kınadığı yazısının arkasında durmalıyız. Bu konu, İsrail'in inisiyatifi ve pazarlamasına bırakılmamalıdır. Bu parlamentoda konuya ilişkin içi yanmayan hiç kimse yoktur'' diye konuştu.

Konuşmaların ardından yapılan oylamada, CHP'nin önergesi reddedildi.

İlhan Selçuk'un savunması yarın Cumhuriyet'te

| 27 Haziran 2010 Pazar
İlhan Selçuk, yargıda yapma olanağı bulamadığı savunmasını halka sunuyor. Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk, haksız, ağır ve incitici uygulamaların da etkisiyle yaşamının son dönemini çok sıkıntılı geçirdi. Mahkeme huzurunda sorumlulardan hesap sorma şansını ona tanımadılar. Ama Aydınlanmanın bilgesi, bunu da düşündü ve sorumlulardan tarih önünde hesap sormayı unutmadı. İlhan Selçuk'un elle yazdığı savunma metni yarından itibaren Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanıyor. Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Selçuk, yargılama sürecinin çok uzayacağını öngörmüştü. "Davanın sonucunu göremeyeceklerini, esasen davanın temel amacının da bu olduğunu, bu durumun bilinçli ve planlı bir uygulama olduğunu" söylüyordu. Selçuk, mahkemede yapmayı planladığı ilk savunmasını kendi el yazısıyla hazırladı.

Hazırlamış olduğu savunmanın kamuoyuna duyurulması için avukatı Akın Atalay'a vasiyette bulundu.

Cumhuriyet Gazetesi pazartesi gününden itibaren İlhan Selçuk'un savunmasını yayımlıyor.

Sizler için burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak Cumhuriyet Portal'dan alıntı yaptık.

Hakemin kararı kupaya damgasını vurdu!

|
2010 Dünya Kupası ikinci tur maçında Almanya, İngiltere'yi 4-1'lik farklı skorla mağlup etti ve 44 yıl önce yaşananların intikamını aldı. Maça yan hakem Espinoza'nın verdiği tartışmalı kararsa kupaya damgasını vurdu. Almanya'ya galibiyeti getiren golleri Klose, Podolski ve Müller (2) atarken İngiltere'nin tek golünü Matthew Upson kaydetti.

44 yıl öncesinin intikamını aldı

Karşılaşmanın ilk yarısında İngiliz Milli Takımı oyuncusu Lampard, uzaktan çok sert vurdu. Üst direğe çarpan top kalenin içine düştü. Ancak karşılaşmanın hakemi Jorge Larrionda, golü vermedi ve oyunu devam ettirdi. Eğer hakem bu golü verseydi skor 2-2 olacaktı ve belki de maçın skoru daha farklı olacaktı. Ancak bu olay sonrasında morali tamamen bozulan İngiltere takımı karşılaşmayı 4-1 kaybetti.


1966 finalinde de aynısı olmuştu

1966 yılında İngiltere'de düzenlenen Dünya Kupası'nda finale İngiltere ve Almanya yükselmişti. Normal süresi 2-2 biten karşılaşma uzatmalara gitmiş, İngiliz Futbolcu Geoff Hurst'un 98. dakikadaki vuruşu önce üst direğe ardından yere çarpmış ve çizgiyi geçmemişti.

Ancak final maçının hakemi Tefik Bakhramov golü vererek yıllar boyunca tartışılacak bir karara imza atmıştı. Ardından bir kez daha sahneye çıkan Hurst, durumu 4-2'ye getirerek, hat trick yapmıştı. Bu skandal kararla İngiltere tarihindeki tek dünya kupasını kazandı.

Ancak bugün ise bu kez de İngilizlerin tartışmalı golü Uruguaylı hakem tarafından verilmedi.

Maçın ayrıntıları


- Karşılaşmanın hakemi zorlu 90 dakikayı başlatan düdüğü çaldı...

- Maç orta saha mücadelesiyle devam ediyor... Karşılıklı ataklar var ancak gol sesi henüz çıkmadı...

- GOL. 20. dakikada kaleciyle karşı karşıya kalan Miroslav Klose Almanya'yı 1-0 öne geçiren golü kaydetti...

- GOL. 32. dakikada Podolski Almanya'nın ikinci golünü kaydetti... 2-0

- GOL. 37. Dakikada Matthew Upson İngiltere'nin ilk golünü kaydetti... 2-1

- 38. dakikada Lampard'ın şutu üst direğe çarptı ardından kale çizgisinin yaklaşık 30 cm içine düştü ancak karşılaşmanın hakemi bu pozisyonu gol olarak değerlendirmedi...

- Ve hakem ilk yarının son düdüğünü çaldı...

- Karşılaşmanın ikinci yarısı başladı...

- İkinci yarıda heyecan daha da arttı. Top bir o kalede bir bu kalede.

- GOL. 67. dakikada Müller'in attığı golle Almanya skoru 3-1 yaptı.

- GOL. 70. dakikada Müller yine sahneye çıktı ve skoru 4-1 yaptı. Müller'e asisti yapan oyuncu Mesut Özil.

Karşılaşma 4-1 sona erdi

Stat: Free State

Hakemler: Jorge Larrionda (Uruguay), Pablo Fandino (Uruguay), Mauricio Espinosa (Uruguay)

Almanya: Manuel Neuer, Philipp Lahm, Arne Friedrich, Per Mertesacker, Jerome Boateng, Thomas Mueller (Dk.72 Piotr Trochowski), Sami Khedira, Bastian Schweinsteiger, Lukas Podolski, Mesut Özil (Dk.83 Stefan Kiessling), Miroslav Klose (Dk.72 Mario Gomez)

İngiltere: David James, Glen Johnson (Dk.87 Shaun Wright Phillips), Matthew Upson, John Terry, Ashley Cole, James Milner (Dk.64 Joe Cole), Steven Gerrard, Frank Lampard, Gareth Barry, Jermain Defoe (Dk.72 Emile Heskey), Wayne Rooney

Goller: Dk. 20 Klose, Dk.32 Podolski, Dk.67 ve 70 Thomas Mueller (Almanya), Dk.37 Upson (İngiltere)

Sarı kartlar: Dk. 48 Friedrich (Almanya), Dk.81 Johnson (İngiltere)

Sitemiz olan burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesini takip etmeye devam ediniz.

Satanist cinayetinde müebbet hapis

| 25 Haziran 2010 Cuma
Ortaköy'de Şehriban Coşkunfırat'ı "Şeytana kurban etmek amacıyla öldürdükleri" gerekçesiyle haklarında daha önce kurulan hükümler Yargıtayca bozulan 3 sanık, yeniden yapılan yargılama sonucu üçüncü kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, hükümlü Ömer Çelik Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevinden, hükümlü Engin Arslan da Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinden getirildi. Davanın diğer hükümlüsü Zinnur Gülşah Dinçer ise duruşmaya katılmadı.
Kararı açıklayan mahkeme heyeti, tüm sanıkları ''Şehriban Coşkunfırat'ı canavarca hisle öldürdükleri'' gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Sanıkları ''hırsızlık'' suçundan da 6 ay 20'şer gün hapis cezasına çarptıran mahkeme heyeti, Ömer Çelik ve Engin Arslan'ı ''naaşa hakaret'' suçundan ayrıca 2 ay 15'er gün hapis cezasına mahkum etti.

Davanın geçmişi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanıklar Engin Arslan, Ömer Çelik ve Zinnur Gülşah Dinçer'in, Şehriban Coşkunfırat'ı yanlarına alarak 13 Eylül 1999 tarihinde piknik yapmak amacıyla Ortaköy Mezarlığı'nın yakınındaki ormanlık alana gittikleri anlatılıyordu.

Sanıkların ''satanist düşünceye sahip oldukları'' ve olay günü Arslan'ın ''Şeytandan mesaj geldiğini ve Coşkunfırat'ın öldürülmesini istediğini'' söylediği kaydedilen iddianamede, bunun üzerine Çelik'in, maktulenin boğazını sıktığı, Arslan'ın ağzını ve burnunu kapattığı, Dinçer'in de bacaklarını tutarak Coşkunfırat'ı öldürdükleri belirtiliyordu.
Yargılamayı yapan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 14 Mart 2001 tarihinde Çelik, Arslan ile Dinçer'i, ''kasten adam öldürmek'' ve Coşkunfırat'ın ölümünden sonra çantasının alınması nedeniyle ''hırsızlık'' suçlarından toplam 25 yıl 6 ay 20'şer gün ağır hapis cezasına çarptırdı.

Mahkemenin kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 6 Şubat 2002 tarihinde ''sanıkların eyleminin 'canavarca bir his sevkiyle adam öldürme' suçunu oluşturduğu ve sanıklar hakkında 'naaşa hakaret' suçundan da ceza verilmesi gerektiği'' gerekçesiyle bozuldu.
Yeniden yapılan yargılamada İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin ''usul ve yasaya uygun olduğu'' görüşüyle kararında direnmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 17 Aralık 2002 tarihinde yerel mahkemenin ''direnme kararını'' bozdu.
Tekrar gerçekleştirilen yargılamanın 17 Haziran 2003 tarihindeki duruşmasında sanıklar, ''canavarca his saikiyle adam öldürmek'' suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Sanıkların iyi hallerini göz önüne alarak, haklarındaki müebbet ağır hapis cezasının infazına etkili olan TCK'nin 59. maddesinin de uygulanmasına karar veren mahkeme heyeti, Ömer Çelik, Engin Arslan ve Zinnur Gülşah Dinçer'i, ''hırsızlık'' suçundan da 6 ay 20'şer gün hapis cezasına mahkum etti.

Mahkeme heyeti, sanıklardan Çelik ve Arslan'ı, ''naaşa hakaret'' suçundan ayrıca 2 ay 15'er gün hapis cezasına çarptırdı.

Daha sonra yeni TCK'nin yürürlüğe girmesi üzerine mahkeme, sanıklar hakkındaki cezaların ''uyarlamasını'' dosya üzerinden yaptı.

Sanıkların bu duruma itiraz etmeleri üzerine Yargıtay, ''uyarlamanın'' duruşmalı olarak yapılması gerektiği görüşüyle kararı bozdu.

Bunun üzerine yapılan yargılamada Dinçer, Çelik ve Arslan müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Dinçer, Çelik ve Arslan'ı lehlerine olan eski TCK uyarınca ''hırsızlık'' suçundan da 6 ay 20'şer gün hapis cezasına çarptıran mahkeme heyeti, Çelik ve Arslan'ı ''naaşa hakaret'' suçundan yeni TCK'nin 130. maddesi kapsamında 2'şer ay 15'er gün hapis cezasına mahkum etti.

Bu karar da Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından hükmün gerekçesiz olarak kurulması nedeniyle bozulmuştu.

Mahkemeye zorla getirilecekler

| 24 Haziran 2010 Perşembe
Terör örgütü PKK'nın Kandil ve Mahmur kamplarından gelen grubun içinde yer alan ve Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalarına başlanan 9 kişi hakkında, "zorla getirilme müzekkeresi" hazırlanmasına karar verildi. Irak'ın kuzeyindeki Kandil ve Mahmur kamplarından 19 Ekim 2009 günü gelen 34 kişi arasında yer alan 13 kişinin yargılanmasına Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.
Duruşmada, bir başka dosyadan tutuklu bulunan sanık Mehmet Şerif Gençdal hazır bulundu.

Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak haberin devamı şu şekildedir:

Tutuksuz yargılanan sanıklar Bülent Aka, Gülbahar Çiçekçi, Sait Şedal, Hamsiye Zeydi, Mehmet Kaçan, Mikail Soydan, Vilayet Yakut, İsmail Ayas, Emine Sağat, Hamyet Dinçer, Nurcan Tümeğ ve Musa Tümeğ katılmadı.

Sanık Gençdal, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamenin kendisine ulaşmadığı gerekçesiyle savunma hazırlayamadığını belirterek, süre talebinde bulundu.

İddia makamı, duruşmaya katılmayan sanıklar hakkında, ''zorla getirilme müzekkeresi'' hazırlanmasını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa bir aranın ardından, sanıklardan Hamsiye Zeydi, Bülent Aka ve Hamyet Dinçer'in adres tespitlerinin yapılmasına, diğer 9 sanık hakkında ise duruşmaya katılmadıkları gerekçesiyle ''zorla getirilme müzekkeresi'' düzenlenmesine karar vererek duruşmayı erteledi.

13 sanık hakkında tutuklama kararı

Diyarbakır 4 ve 5. Ağır Ceza Mahkemelerinde 17 Haziran 2010 tarihinde görülen duruşmada Kandil ve Mahmur kamplarından gelen grubun içerisinde yer alan 10 sanık tutuklanmış, duruşmaya katılmayan 3 sanık hakkında da ''gıyabi tutuklama'' kararı çıkarılmıştı.

Kadir Özbek, Hüseyin Çelik'e sert çıktı

|
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in "HSYK'nın yetkisi olsa Başbakan ve bakanları bile tek tek içeri atardı" sözlerini sert bir dille eleştirdi. Özbek, Çelik'in açıklamalarını "çok tahlisiz" açıklamalar olarak değerlendirerek, Çelik hakkında hukuki işlem başlatacaklarını söyledi. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in "HSYK'nın yetkisi olsa Başbakan ve bakanları bile tek tek içeri atardı" sözlerini sert bir dille eleştirdi. Özbek, Çelik'in açıklamalarını "çok tahlisiz" açıklamalar olarak değerlendirerek, Çelik hakkında hukuki işlem başlatacaklarını ifade etti. Özbek, Çelik'in HSYK'ya yönelik eleştirilerine ilişkin soruları yanıtladı. Hüseyin Çelik'in açıklamalarını televizyondan izlediğini ifade eden Özbek, "Ben de konuşmalarının bir kısmını izleyebildim. Bize göre çok tahlisiz bir beyandı. Hangi amaçla söylenmiş bilemiyorum. Tabi son günlerde buna benzer ifadelere sıkça rastlıyoruz" dedi.

'İfadeler tamamen referandumu etkilemeye yönelik'

Çelik'in sözlerinin "Referanduma ilişkin halkı etkilemeye yönelik" ifadeler olarak değerlendiren Özbek, şöyle konuştu: "Böyle şey olur mu? Bu kadar iddialı bir şey söylemek için, Kurulu bu derece hasım gibi görebilmek için, ellerinde bir takım şeylerin olması lazım. Bunlar çok yanlış şeyler. Kurul, elbette ki yargısal bir mekanizma değil. İdari bir kuruldur. Yargısal faaliyet yürütmüyor. Tekrarlıyorum, ifadeler tamamen referandumu etkilemeye yöneliktir."


'Hukuksal haklarımızı kullanacağız'

Çelik'in ifadelerinin Kurulca değerlendireceklerini ifade eden Özbek, konuya ilişkin hukuksal haklarını da kullanacaklarını dile getirdi. Özbek, referandum sürecinde bu tür ifadelerle sıkça karşılaşacaklarını da sözlerine ekledi. Özbek, "Sözler halkı etkilemeye yöneliktir. Örneklerini de çok görüyoruz" diye konuştu.

Kararname hafta başına

Özbek, hakim ve savcılara yönelik yaz kararnamesine ilişkin ise kararnamenin hafta başında Kurul'un gündemine gelebileceğini söyledi. Özbek, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in görev yeri değişikliği söz konusu mu? şeklindeki soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Gündemimizde yok. Kararname olmadığı için, bu tür bir değerlendirme yapmadık. Süreç, tüm arkadaşlarımız gibi Cihaner hakkında da aynı. Şuanda kararname çalışması olmadığı için bir şey diyemeyeceğim."

Cumhuriyet bilgesini uğurladı

| 23 Haziran 2010 Çarşamba
Tedavi gördüğü hastanede önceki gün hayatını kaybeden Türkiye'nin aydınlanma savaşçısı, Cumhuriyet ile adı özdeş, Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı ve İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk için bugün İstanbul'da düzenlenen törenler sona erdi. Değerli yazar şiddetli yağmura aldırış etmeden törene katılan binlerce seveninin eşliğinde yarın toprağa verileceği Hacıbektaş'a uğurlandı. Cumhuriyet Gazetesi önünden saat 23.00'da kalkacak otobüslerle İlhan Selçuk sevenleri Hacıbektaş'a hareket edecek. Tedavi gördüğü hastanede önceki gün yaşamını yitiren Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk için, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda tören düzenlendi.

Törene yurdun dört bir yanından çok yoğun düzeyde katılım oldu. Her yaştan billerce yurttaş yazarı son yolculuğuna uğurlamak için erken saatlerden itibaren salonu doldurdu.

Sunuculuğunu tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz'in yaptığı tören, saygı duruşuyla başladı.

Aziz, Selçuk'un "Japon Gülü" kitabından bir parça okudu. Daha sonra sahneye çıkan Erdal Erzincan sazıyla bir türkü seslendirdi.

Törende Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Alev Coşkun söz aldı. Coşkun, İlhan Selçuk'tan alıntılar yaparak Cumhuriyet Gazetesi'nin tarihini anlattı.

"O aydınlanmanın ordusuydu"

Törende Selçuk anısına bir konuşma yapan Emre Kongar, "O aydınlanmanın ordusuydu, Onun çok şapkası vardı, filozof ve köşe yazarı şapkası... Tam bir hümanistti" dedi.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav ise "Aydınlarımızın baskı görmediği çağdaş bir demokraside buluştuğumuz zaman Selçuk'un ruhu şad olacaktır" dedi.

İlhan Selçuk'un fotoğraflarının konuşmalar boyunca sahnedeki ekranda gösterildiği törende, Selçuk'un gazetenin 85. yılında yaptığı konuşmanın banttan yayınlanması ve Balbay'ın mesajının okunması, salondakiler tarafından uzun süre alkışlandı.

BALBAY'DAN İLHAN SELÇUK'A VEDA

"Yaşantısını Atatürk devrimlerine adamış bir önder"

Daha sonra sahneye çıkan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi konuşmasında İlhan Selçuk'u bütün yaşantısını mücadelesini Cumhuriyet devrimlerine ve Atatürk devrimlerine adamış bir önder olarak niteledi.

"İlhan Selçuk'a merhaba..."

Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya "İlhan Selçuk'a merhaba..." diyerek başladığı konuşmasını "Senin çizdiğin yolda Cumhuriyet Gazetesi'ndeki tüm arkadaşlar devam edeceğiz. Güle güle..." diyerek bitirdi.

Törende piyanist besteci Fazıl Say, "Kara Toprak" eserini ve yazarımız İlhan Selçuk için hazırladığı doğaçlama eseri çaldı.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen ve Erdal Atabek'in ardından söz alan Şükran Soner değerli yazardan neler öğrendiklerini sıraladı, "İlhan abi bugünkü gibi sahnede; bu nasıl bir güçtür ki asker, sivil herkes ondan korktu" diyerek yazara veda etti.

Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki törenin ardından İlhan Selçuk'un cenazesi, binlerce kişinin katıldığı törenin ardından alkışlarla ve kırmızı karanfillerle gazetenin Şişli’deki merkez binasına getirildi.

"İlhan Selçuk ölümsüzdür"

Yazarın cenazesi binlerce kişinin eşliğinde alkışlarla Şişli'deki gazete binasına geldi.

Şiddetli yağmura aldırış etmeden gazetenin binası önünde yurttaşlar "Türkiye laiktir laik kalacak", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek", "Mustafa Kemal'in askerleriyiz", "İlhan Selçuk ölümsüzdür", "Yurtsevenler çıkacak hesap soracak", "Hükümet istifa", "Türkiye seninle gurur duyuyor", "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları dikkat çekti.

Törenlere çok sayıda siyasi, gazeteci ve sanatçı da katıldı.

Törene katılanlar arasında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Yönetim Kurulu üyesi Turgay Olcayto, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Anayasa Hukuku Profesörü. Prof. Dr. Süheyl Batum, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, DSP Başkanı Masum Türker, Eski Başbakan Yardımcılarından Murat Karayalçın, Mehmet Faraç, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Kamil Tekin Sürek, Meclis eski başkanı Hikmet Çetin, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, YÖK eski Başkanı Erdoğan Teziç, Sanatçı Tarık Akan, Kadir İnanır, Tiyatrocu Genco Erkal, Işık Yenersu, Güvenç Dağdeviren, Şerif Sezer, Macide Tanır, yazar Hikmet Altınkaynak, ressam Mehmet Güleryüz, Piyanist besteci Fazıl Say, İşadamı Rahmi Koç, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, eski TSYD Başkanı Onur Belge, Gazeteci Sedat Ergin, Orhan Birgit, Oral Çalışlar, Uğur Dündar, Ergin Konuksever, şair Sait Maden, Eray Canberk Araştırmacı Gürol Sezen, TSYD eski Başkanı Onur Belge, Cumhuriyet gazetesi yazarları İbrahim Yıldız, Utku Çakırözer, Ahmet Oruçoğlu, Çetin Yiğenoğlu, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Orhan Bursalı, Egemen Berköz, Celal Üster, Hikmet Bila, Özlem Yüzak, Egemen Berkök, Mümtaz Soysal, Emre Kongar, Güray Öz, Zeynep Oral, Erol Manisalı, Erdal Atabek, Ümit Zileli dikkat çekti.

Gazetede, değerli yazar için açılan defteri imzalayan yurttaşlar törenin sona ermesiyle dağıldı.

İlhan Selçuk'un cenazesi yarın toprağa verileceği Hacıbektaş’a uğurlandı.

İlhan Selçuk, yarın öğlen, Hacıbektaş’ta, ağabeyi Turhan Selçuk’un yanında, Mahsuni Şerif’in mezarı ile Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre’nin heykellerinin bulunduğu Çilehane bölgesindeki Yıldızlar Mezarlığı’nda defnedilecek.

"İlhan Selçuk'un katili Gladyo"

Tören salonundaki yoğun katılım nedeniyle salona giremeyen yurttaşlar töreni, fuayede kurulan ekranlardan izliyor. İşçi Partililer bina önünde "İlhan Selçuk'un katili Gladyo" yazılı pankartlar taşıdılar.

Eğitim derneklerine bağış

Tören sırasında bina girişinde kurulan Türk Eğitim Vakfı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı standları sayesinde bu derneklere çok sayıda bağış yapıldı.

Cumhurbaşkanı Seydiu hakkında dava açılıyor

|
Kosova milletvekillerinden bir grup, Cumhurbaşkanı Fatmir Seydiu hakkında anayasaya aykırı hareket ettiği gerekçesiyle dava açılması için girişim başlattı. Bağımsız milletvekili Naim Rüstemi tarafından başlatılan ve 30 milletvekilinin de imzaladığı başvuru dilekçesinde, Cumhurbaşkanı Seydiu'nun dondurmuş olduğu Kosova Demokratik Birliği (LDK) Genel Başkanlığı nedeniyle iki görevde birden bulunduğu ve bu durumun anayasaya aykırı olduğu belirtiliyor.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Cavit Beçiri, Seydiu'nun cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren siyasi ve sivil bütün görevlerini bıraktığını belirterek, "Ancak Anayasa Mahkemesinin görüşüne başvurmak milletvekillerinin en doğal hakkıdır" diye konuştu.

Kosova anayasasına göre, Anayasa Mahkemesi başvuru gelmesi durumunda 30 gün içinde konuyla ilgili kararını açıklamak zorunda.

Kırgızistan'da 5 Özbek kadın kaçırıldı

|
Kırgızistan'ın güneyinde seçim komisyonunda çalışan 5 Özbek kadınının kaçırıldığı bildirildi. Merkez Seçim Komisyonu sözcüsü, Oş kentinde meydana gelen olayla ilgili yaptığı açıklamada, ortaya çıkan kalabalık bir grubun önce 6 Özbek kadınını kaçırdığını, daha sonra birini serbest bırakırken, beşini bilinmeyen bir yere götürdüğünü söyledi.

Özbek kadınlarının kimin hangi amaçla kaçırdığı henüz bilinmiyor.

Bir hain saldırı daha: 2 şehit

| 19 Haziran 2010 Cumartesi
Hakkari'nin Şemdinli İlçesi Tekelli Taburu Günyazı Köyü Mezartepe mevkiinde 8 askerin şehit olduğu bölgede operasyon başlatan güvenlik güçlerinin çalışması sırasında PKK tarafından araziye döşenen patlayıcının infilak etmesi sonucu 2 asker şehit oldu, 2 asker de yaralandı. Hakkari'nin Şemdinli İlçesi Günyazı Köyü ve Ortaklar köyleri arasındaki Gediktepe mevkiinde bulunan askeri birliğe gece yapılan saldırı sonrası güvenlik güçleri bölgede operasyon başlattı. Güvenlik güçleri çalışmalarını sürdürürken terör örgütü PKK üyeleri tarafından araziye döşenen patlayıcının patlaması sonucu ilk belirlemelere göre 2 asker şehit düştü, 2 de asker yaralandı. Bölgede hava destekli operasyon devam ediyor.



Büyük üzüntü

Teröristlerce araziye döşenen patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan Uzman Çavuş Ömer Kara'nın Mersin'in Tarsus ilçesindeki babaevinde büyük üzüntü yaşanıyor.

Kara'nın Hacıhamzalı köyünde oturan ailesine acı haberi, askeri yetkililerle Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz birlikte verdi.

Yaklaşık 2 yıllık uzman çavuş olan Ömer Kara'nın şehit olduğunu öğrendikten sonra fenalaşan annesi Elmas Kara, ağabeyi Ramazan Kara ve kız kardeşi Meryem Kara'ya 112 acil servis ekipleri müdahale etti. Baba Mehmet Kara'nın, oğlunun şehit olduğu haberini aldıktan sonra metanetini koruduğu görüldü.



Operasyon bölgesinden telefonla aradı

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde teröristlerce araziye döşenen patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan Jandarma Komando Çavuş Yusuf Pazar'ın (20) Ankara'nın Kazan ilçesindeki babasını dün sabah operasyon bölgesinden telefonla aradığı öğrenildi.

Şehit Pazar'ın ilçe merkezinde oturan ailesi, askeri yetkililerden aldıkları acı haberin ardından gözyaşlarına boğuldu. Fenalaşan anne Nurdan ve baba Yaşar Pazar ile iki kardeşine 112 Acil Servis ekipleri müdahale etti.

Ailenin oturduğu eve Türk bayrağı asılırken, taziye ziyaretine gelen Kazan Kaymakamı Veysel Beyru ve Belediye Başkanı Lokman Ertürk, evin bulunduğu sokak ve caddenin Türk bayraklarıyla donatılması talimatı verdi.

Teyzesinin oğlu İsa Şenlioğlu ile aynı birlikte vatani görevini yaptığı öğrenilen Jandarma Komando Çavuş Pazar'ın, dün sabah saatlerinde operasyon bölgesinden babası Yaşar Pazar'ı telefonla arayarak, ''Biz iyiyiz, merak etmeyin. Buradaki görevimiz yarın bitiyor. Pazartesi günü birliğimize geri döneceğiz'' dediği öğrenildi.

PKK'liler yine saldırdı: 9 şehit

|
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde askeri birliğe PKK'li teröristlerce saldırı düzenlendi. Saldırıda 9 asker şehit oldu, 13 asker de yaralandı. Türk Silahlı Kuvvetleri, saldırının ardından Kuzey Irak'a bomba yağdırıyor. Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde bölücü terör örgütü PKK tarafından askeri birliğe düzenlenen saldırıda 9 asker şehit oldu, 13 asker de yaralandı.

Genelkurmay Başkanlığı saldırının ardından internet sitesinde bir açıklama yaptı. Açıklama şöyle:

"Hakkâri / Şemdinli bölgesinde, Türkiye / Irak hudut hattında görevli bir sınır bölüğüne; bir grup terörist tarafından 19 Haziran 2010 günü saat 02.00'de saldırıda bulunulmuştur.

2. Çatışmada sekiz asker şehit olmuş, ondört asker de yaralanmıştır. Yaralılar hastanelere tahliye edilmiştir.

3. Bölge takviye edilmiş ve gece süresince çatışma bölgesine, silahlı helikopter ve topçu ateş desteği sağlanmıştır. Ayrıca, Irak'ın kuzeyi bölgesinde tespit edilen hedefler de Hava Kuvvetleri tarafından ateş altına alınmıştır.

4. İlk tespitlere göre; çatışmada oniki terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur."

Kuzey Irak'a operasyon

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde Türkiye-Irak hudut hattında bir sınır bölüğüne düzenlenen hain saldırı sonrası Türk jetler Irak'ın kuzeyinde tespit edilen hedeflere bomba yağdırıyor.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde Türkiye-Irak hudut hattında bir sınır bölüğüne düzenlenen hain saldırı sonucu 9 asker şehit düşmüş, 13 askerde yaralanmıştı. Saldırıya karşılık veren Mehmetçik 12 teröristi de etkisiz hale getirmişti. Bölgede operasyonlar devam ederken, Kuzey

Irak sınırına ilerleyen F 16'lar tespit edilen hedeflere bomba yağdırıyor. Hain saldırı sonucu bölgeye çok sayıda takviye kuvvet gönderildiği bildirildi.

Yaralı askerler Hakkari Asker Hastanesine gönderildi

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde terör örgütü PKK üyelerinin askeri birliğe düzenlediği saldırıda yaralanan askerler, Şemdinli Devlet Hastanesindeki ilk müdahalenin ardından helikopterle Hakkari Asker Hastanesine gönderildi.

Alınan bilgiye göre, Şemdinli bölgesi, Türkiye-Irak hudut hattında görevli sınır bölüğüne, terör örgütü PKK üyelerinin düzenlediği saldırı sonucu yaralanan askerler, Şemdinli Devlet Hastanesi ve Hakkari Asker Hastanesine kaldırıldı.

Şemdinli Devlet Hastanesinde yapılan ilk müdahalenin ardından yaralı askerler, helikopterlerle Hakkari Asker Hastanesine gönderildi. Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığına iniş yapan helikopterden alınan yaralılar, ambulanslarla Asker Hastanesine kaldırıldı.

İrtibat kesilen askerin cenazesine ulaşıldı

Operasyonlar kapsamında arazi arama-tarama faaliyeti sürdüren güvenlik güçleri, saldırıdan sonra irtibat kesilen bir askerin cenazesine ulaştı.

Askerin cenazesine ulaşılmasının ardından bu saldırıda şehit olan askerlerin sayısı 9'a çıkmış oldu.

Hakkari'de 1 terörist yakalandı

Hakkari'de 1 teröristin sağ yakalandığı bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Vezirli köprü mevkisinde, güvenlik güçlerince alınan bir duyum üzerine yürütülen operasyon sonucu, 1 terörist sağ yakalandı. Teröristle birlikte; 1 tabanca, 1 el bombası, 1 dürbün ele geçirildi.

Şehit ailelesinin büyük üzüntüsü

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde düzenlenen terörist saldırıda şehit düşen askerlerden Sabahattin Derin'in anne ve babası ''Vatan sağ olsun'' dedi.

Şehit Piyade Er Sabahattin Derin'in (23) Milas'ın İsmet Paşa Mahallesi'nde yaşayan ailesine taziye ziyaretleri sürüyor. Muğla Alay Komutanı Kurmay Albay Salih Karataş, Milas Kaymakamı Bahattin Atçı, Milas Garnizon Komutanı Hava Silah Sistem Yarbay Coşkun Uçarcılar, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat ve vatandaşlar acılı aileye taziye ziyaretinde bulundu.

Şehidin kardeşi Ufuk Derin ise gözyaşları içinde, ''Ben şimdi ne yapacağım. Kiminle avunacağım'' diye konuştu. Acı haberi alarak fenalaşan şehidin dedesi Hasan Turgut'a, sağlık personeli müdahale etti.

Facebook'ta "7 ay sonra döneceğim" diye seslendi

Terörist saldırıda şehit olan Oğuz Yelken, izne geldiği Edirne'nin Uzunköprü ilçesine bağlı Kavacık köyünden ayrılmadan önce 6 Nisanda sosyal paylaşım sitesinden arkadaşlarına ''Allah kısmet ederse 7 ay sonra döneceğim'' diye seslendi.

Yelken, izin dönüşü birliğine teslim olmadan önce sosyal paylaşım sitesi Facebook'da düşüncelerini ve hissettiklerini şu satırlarla paylaştı:

"Bu hayat çok acımasız. Bir insanı canından çok seversin ona değer verirsin ama yaranamazsın. Ben çok sevdim neleri göze aldım bir o bilir birde ben. Şimdi gidiyorum Allah kısmet ederse de 7 ay sonra döneceğim. Şu 26 günde şunu daha iyi anladım ki kimse kendi kadar değerli değil. Belki unutamayacağım bir yerde hep karşıma çıkacak ama olsun. Buna da alışırız, yarın gidiyorum. Hepiniz Allah'a emanet olun arkadaşlar, hepinizi çok özleyeceğim."

Şehit Yelken, yine aynı sitedeki sayfasında Kazım Koyuncu'nun, ''İşte gidiyorum'' adlı klibini de paylaşmıştı.

Erdoğan ve Başbuğ yarın törene katılacak

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkan'ı Orgeneral İlker Başbuğ, yarın Hakkari'deki terörist saldırıda şehit olan askerler için Van'da düzenlenecek uğurlama törenine katılacak.

Şehit askerleri uğurlama törenine Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un da katılacağını ifade eden Bakan Egemen Bağış, törene büyükelçileri de davet etti.

Bağış, törene katılmak isteyen büyükelçilerin isimlerini bakanlık görevlilerine yazdırabileceğini bildirerek, törenin detayları ile ilgili büyükelçilere bilgi verdi.

38. Yarımca Altın Kiraz Festivali iptal edildi

Kocaeli'de düzenlenen 38. Yarımca Altın Kiraz Festivali, Hakkari'deki terörist saldırı dolayısıyla iptal edildi. Körfez Belediye Başkanı Yunus Pehlivan, yaptığı yazılı açıklamada, Hakkari'de teröristlerce bir sınır bölüğüne düzenlenen saldırı ve sonrasındaki operasyonlarda 10 askerin şehit olmasını ve 16 askerin de yaralanmasını lanetlediğini belirtti.

Başta tüm şehit yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı dileyen Pehlivan, açıklamasında, ''Tüm ülkemize kara bir gün yaşatan, bizleri yasa boğan bu acı gün nedeniyle yarın düzenleyeceğimiz 38. Yarımca Altın Kiraz Festivali'ni iptal ediyoruz'' dedi.

Çanakkale'de de festival iptal edildi

Çanakkale'nin Lapseki ilçesinde düzenlenen 25. Kiraz Festivali kapsamında yarın yapılması planlanan konser ertelendi.

Lapseki Belediye Başkanı Gani Mehmet Ekim, yaptığı yazılı açıklamada, 25. Kiraz Festivali kapsamında yarın yapılacak konserin, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde 10 askerin şehit olduğu menfur saldırı nedeniyle ertelendiğini bildirdi.

Ekim, konserin önümüzdeki günlerde düzenleneceğini kaydetti.

Kentsel dönüşüm teklifi TBMM'de kabul edildi

| 17 Haziran 2010 Perşembe
Büyükşehir belediyelerinin kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayacağı alanları genişleten kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Milletvekillerinin, uzayan görüşmeler sırasında bulmaca çözmeleri dikkat çekti. Kanuna göre, büyükşehir belediyeleri; konut, sanayi, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanlarında rekreasyon ve sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla, kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilecek.

Bir alanın kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilebilmesi için, alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şartı aranacak.

Ancak, kamu mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilmesi ve uygulama yapılabilmesi, Bakanlar Kurulu kararına bağlı olacak. Düzenlemenin konusuyla ilgili hususlarda, TOKİ'ye verilen yetkiler de saklı olacak.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan, imarlı veya imarsız alanlar olması, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması hususlarının takdiri, belediye meclisinin yetkisinde olacak.

Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkili olacak; büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri de kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri yapabilecek.

Yapıların kamulaştırılmasında anlaşma gerekecek

Kentsel dönüşüm alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşmak gerekecek. Bu alanlar kapsamında bulunan konut sahipleri ve belediye tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülecek ve karara bağlanacak.

Bu alanlarda yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç, kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden belediyelere devredilecek.

Kentsel dönüşüm alanlarındaki gayrimenkul sahiplerine anlaşma olması halinde, bu alanlarda hakları verilecek. Ancak İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Kanunu kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine, enkaz ve ağaç bedelleri verilecek veya kentsel dönüşüm alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilecek. Bu kişilere, TOKİ ile işbirliği yapılarak konut da satılabilecek.

Bu alanlarda, belediyelere ait gayrimenkullerle, kamulaştırılan konutlar üzerindeki inşaatlar, belediyeler tarafından yapılacak veya yaptırılacak. Belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkullerin sahiplerinden proje alanında kendilerine ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemiş olanlar, kamulaştırmasız el atma davası açabilecek.

Kentsel dönüşüm alanlarında yapılacak alt yapı ve rekreasyon harcamaları, proje ortak gideri sayılacak. Belediyelere ait inşaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanacak.

Bu alanlarda devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar, 5 yıl süreyle durdurulacak. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine belediye karar verecek. Toplam durdurma süresi 10 yılı geçemeyecek.

Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve henüz karara bağlanmamış davalarda da bu hükümler uygulanacak.

Teklifin kabul edilmesinin ardından, Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarının görüşmelerine geçildi.

Mahmur'dan gelen 3 kişiye tutuklama

|
Diyarbakır'da yargılanan Kandil'den Türkiye'ye giriş yapan iki kişi ile Mahmur'dan gelen bir kişi tutuklandı. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi Kandil'den gelen Mustafa Ayhan, Hüseyin İpek ve Mahmur'dan gelen Nurettin Turgut'un tutuklanmasına karar verdi. 7 kişi, Habur sınır kapısındaki karşılama görüntüleri ve Türkiye'de yaptıkları konuşmalar nedeniyle yargılanıyordu. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin diyebiliriz.

Hangi isim AKP'den ayrılıyor?

| 16 Haziran 2010 Çarşamba
Hükümetin Alevi politikalarıyla ters düşen AKP'nin Alevi kökenli İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu, Anayasa değişikliği sürecinde de AKP ile bağlarını kopardığı ve önümüzdeki günlerde partisinden sessizce istifa edeceği öğrenildi. AKP'nin Alevi kökenli İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu uzun süredir partisi ile yollarını ayırma kararı verdiği ve yakın bir zamanda da AKP'den istifa edeceği kaydedildi. Çamuroğlu'nun önümüzdeki günlerde sessiz bir şekilde AKP'den ayrılacağı, şimdilik bağımsız milletvekili olarak devam edeceği belirtildi.

Asker Kuzey Irak'a girdi

|
Sınır ötesi operasyona destek vermek amacıyla Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'ndan Irak sınırına çok sayıda asker sevk edildi. Güvenlik güçlerince sınır ötesine düzenlenen operasyonda 4 teröristin etkisiz hale getirilmesinin ardından Türkiye-Irak sınırındaki Çukurca ilçesinde de askeri hareketlilik başladı.

Operasyona destek vermek amacıyla 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'ndan Irak sınırına çok sayıda asker sevk edildi.

Bu arada, 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'nda konuşlu bulunan obüs topları ile Irak'ın kuzeyindeki Zap ve Balukan bölgelerine yoğun şekilde top atışı yapılıyor.

İsrail'den Türk firmasına darbe

| 15 Haziran 2010 Salı
İsrail'in Gazze yardım gemilerinden Mavi Marmara'ya düzenlediği kanlı operasyonun ardından, Türkiye ile İsrail arasında son yılların en gerilimli günleri yaşanırken, gerilimin doğurduğu siyasi ortam İsrail'de iş yapan Türk şirketlerini de etkilenmeye başladı. Bir İsrail icra mahkemesi, İsrail'in en büyük inşaat şirketleri arasında yer alan Yılmazlar İnşaat'ın on milyonlarca şekellik alacaklarına, sorunlu olduğu bir firmanın başvurusu üzerine tedbir koydu. Yılmazlar İsrail Genel Müdürü Ahmet Arık, mahkemenin kendilerini dinlemeden verdiği kararın ''tam bir hukuksuzluk'' örneği ve ''tamamen siyasi'' olduğunu söyledi.

Yılmazlar grubuna, Mavi Marmara'ya yapılan operasyondan 9 gün sonra bir mahkeme celbi ulaştı ve tüm alacaklarına el konulduğu belirtildi. Tel Aviv'deki icra mahkemesi, bu kararını Yılmazlar'ın yıllar önce adlarına inşaat yaptığı Mişhav adlı bir inşaat grubu ile aralarında devam eden bir uzlaşmazlıktan dolayı, söz konusu firmanın mahkemeye yaptığı ''Türkiye ile İsrail arasında yaşanan gerilim nedeniyle, Yılmazlar İnşaat'ın artık İsrail'de kalmayacağı; bu nedenle açmaya hazırlandıkları davayı kazansalar bile paralarını alamayacakları yolundaki'' iddiasına dayandırdı. Mahkeme, bu konudaki kararını verirken ne söz konusu firmanın daha önce iş mahkemesine yaptığı başvurudaki eksikler nedeniyle davayı açamadığına baktı; ne de Yılmazlar İnşaat'tan herhangi bir görüş sordu.

İcra mahkemesinin aldığı karar, Yılmaz'ın iş ilişkisinde bulunduğu tüm şirketlere de gönderilerek, Yılmazlar'a yaptığı ödemelerin dondurulması istendi.

"Artık burada devam edemezler diye düşünüyoruz"

Yılmazlar'a dava açmaya hazırlanan, ancak davası henüz iş mahkemesince de kabul edilmeyen Mişhav şirketi, bu kez icra mahkemesine başvurup aynı gün karar aldırttı. Mişhav'ın mahkemeye başvurusu tamamen siyasi içerikli. Başvuruda, ''İsrail hükümetinin Yılmazlar inşaat şirketine lisans vermesi, yüzlerce işçi için istihdam sağlamasının politik bir karar'' olduğu savunuluyor; iki ülke ilişkilerinin problemli bir noktaya geldiği, ''Türkiye'den Gazze'ye çıkarılan gemilerin de durumu daha da kötüye sürüklediği'' ifade ediliyor. Başvuruda, ilişkilerin en düşük seviyeye indiği belirtilirken, ''Bundan dolayı, Yılmazlar İnşaat şirketinin İsrail'deki faaliyetlerine devam edemeyeceğini düşündüğümüz için, açmış bulunduğumuz mahkemeyi kazandığımızda, alacağımızı tahsil edemeyeceğimizden, Yılmazlar İnşaat'ın hesaplarına el konulmasını talep ediyoruz'' deniliyor.

Tamamen karalama kampanyası

Yılmazlar İnşaat'ın İsrail'deki Genel Müdürü Ahmet Arık, İcra mahkemesinin, bir diğer mahkemedeki gelişmelere bile bakmadan başvuruyla aynı gün aldığı kararın tümüyle siyasi ve isimlerini karalamaya yönelik olduğunu vurguladı.

Arık, dün mahkemeye itirazlarını sunduklarını ve İsrail'de 2012 yılına kadar devam eden projeleri, ayrıca kontrat aşamasında bir çok işleri bulunduğunu anlattıklarını dile getirdi.
Yılmazlar'ın halen İsrail'de devam eden inşaat işlerinin tutarının 100 milyonlarca doların üzerinde bulunduğunu ifade eden Arık, söz konusu şirketle problemlerinin ancak 500 bin dolar düzeyinde olduğunu, buna rağmen mahkemenin milyonlarca dolarlık tüm alacaklarına el konulması kararının da siyasi olmaktan öte bir anlam taşımadığının altını çizdi.

Arık'ın verdiği bilgiye göre, Mişhav şirketi ile anlaşmazlık da söz konusu şirkete Yılmazlar'ın yıllar önce yapıp teslim ettikleri konutlardaki, daire sahiplerinden gelen ve bozulmaların tamiri taleplerinden konusundan kaynaklanıyor.

İsrail'deki inşaat firmalarının, yaptıkları işlerde meydana gelen sıva bozulmasından, yapıların içindeki en ufak bir seramik ya da mermerin kalkmasına kadar tamirinde, belli bir süre sorumluluğu bulunuyor. Ancak Arık, inşaatlardaki sorumluluk sürelerinin de sona erdiğini, buna rağmen, diğer şirketin aksini ile sürüp, kendilerine dava etmeye kalktığını anlattı. Mişhav'ın bu gerekçeyle önce Tel Aviv iş mahkemesine başvurduğunu, ancak dava dilekçesinin eksiklik ve noksanlıkları nedeniyle henüz kabul bile edilmediğini söyleyen Arık, iş mahkemesinin, söz konusu şirkete, dosyasını tam hazırlaması için Kasım ayına kadar süre verdiğini de hatırlatıp, ''Ortada henüz açılmış bir dava bile yokken icra mahkemesine gidip, karar çıkarttılar. İcra mahkemesi olay nedir, ne değildir bakmadan etmeden, tek yanlı bir karar alarak, siyasete alet oldu. Ödemelerimizi yapamıyor; işçilerimizin parasını ödeyemiyoruz. İsrail'deki itibarımızı zedelemeye çalışıyorlar'' dedi.

Hem İcra mahkemesine itirazda bulunan, hem de Mişhav şirketi aleyhine 20 milyon şekellik (yaklaşık 6 milyon dolar) bir tazminat davası açmaya hazırlanan Yılmazlar İnşaat Genel Müdürü, ''Bütün bunlar biz bir Türk şirketi olduğumuz için... Mahkemelerin objektif kriterlere göre hareket etmesi gerekirken, böyle hukuksuzca bir kararın nasıl alındığını avukatlar bile çözemedi. Asıl sorun burada... Bunca yıldır İsrail'de iş yapan bir firma olarak, ilk kez böyle bir şeyle karşılaştık. Niyetleri bizi yıldırıp hukuk dışı uygulamalarla İsrail piyasasından çıkartmak'' diye de ekledi.

Anayasa Mahkemesi üyesi iddialara yanıt verdi

|
Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Kantarcıoğlu, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile yaptığı iddia edilen telefon görüşmesiyle ilgili açıklamada bulundu. Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Kantarcıoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Anayasa'nın 2. maddesi uyarınca, insan haklarına dayanan demokratik, laik, sosyal hukuk devletini benimseyen anayasal sistemde en temel insan haklarından biri olan haberleşmenin gizliliği ihlal edilerek, bazı yazılı ve görsel basın organlarında yer alan haber ve yorumların, açıklama yapmasını zorunlu kıldığını belirtti. Fulya Kantarcıoğlu, şunları kaydetti:

''Çok uzun bir süredir Anayasa Mahkemesinde görev yapan ancak meslek etiği ve sorumluluğu gereği sadece kullandığı oy ve karşı oylarla görüşünü açıklamayı ilke edinen bir yargıç olarak özel hayatıma ve haberleşme özgürlüğüme yapılan saldırının, özünde kullandığım yargı yetkisine yönelik olması nedeniyle doğruları kamuoyu ile paylaşma gereği duymam, hukuk devleti adına kaygı vericidir.
İçeriği, Anayasa'nın 149. maddesinin ve Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanmış kararlarının tekrarından ibaret olan bir telefon konuşmasının, Anayasa güvencesi altındaki temel haklar yok sayılarak açıklanması ve ihsası rey altında karara bağlanmamış bir davayı etkileme çabalarının konusu yapılması dikkatlerden kaçmamalıdır.
Bugüne kadar, Anayasa'nın konuya ilişkin tüm kuralları göz ardı edilerek, yalnız Anayasa'nın değil, evrensel hukukun da koruduğu kişilik haklarımın ihlal edilmesi, anayasal demokrasimizin ne denli büyük tehlike altında olduğunun somut bir göstergesidir.
Bütün bu olumsuzluklara karşın, Anayasa'ya, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inancını koruyan bir yargıç olarak görevimi, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerim doğrultusunda yerine getirmeye devam edeceğim.''

"Bakiyev'in oğlu tutuklandı" iddiası

| 14 Haziran 2010 Pazartesi
Kırgızistan'ın sürgündeki lideri Kurmanbek Bakiyev'in oğlu Maksim Bakiyev'in İngiltere'de tutuklandığı öne sürüldü. Haberin devamını sizler için Cumhuriyet Portaldan burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak alıntı yapıyoruz: Ülkenin yerel "5" adlı televizyon kanalının verdiği haberde, Maksim Bakiyev'in Londra'da polis tarafından tutuklandığı belirtildi. Kırgızistan'da 7 Nisanda iktidar devrilmişti. Ülkeyi terk eden Bakiyev ve ailesi hakkında 100 ayrı dava açılmış, Interpol'den yardım istenmişti.

Türk öğrenci Oş Havaalanına vardı

Bu arada, Kırgızistan'ın güneyinde etnik çatışma sürerken önceki gün Özbek sınırına sığınan Türkiye vatandaşı Oş Eğitim Fakültesi öğrencisi Barçınay Çiftçi, kendi çabalarıyla Oş havalanına vardı.

Çiftçi, Özbekistan'a geçmemeye karar verdikten sonra bir Özbek ailesinde misafir edildiğini, bugün üç araç değiştirerek tek başına havaalanına geldiğini söyledi.

Çiftçi, havaalanında buradaki ilahiyat fakültesinde okuyan Türk öğrencilerin ve öğretmenlerin gelmesini beklediğini ve Türkiye'nin uçak gönderdiğini öğrendiğini ifade etti.


118 ölü, 1600 yaralı

Öte yandan, Kırgızistan'ın güneyindeki Oş ve Calalabad kentlerinde süren çatışmalarda ölü sayısının 118'e, yaralı sayısının 1600'e yükseldiği bildirildi.

Bu rakamlar, hastanelere başvurular ve kayıtlara dayanıyor. Yanan evlerde ve çatışma bölgelerde hayatını kaybedenlerin sayısı henüz bilinmiyor.

1500 kişi rehin

Kırgızistan'ın güneyinde Kırgızlar ile Özbekler arasında şiddet sürerken, kimliği belirsiz maskeli ve silahlı kişiler Oş kentinde 1500 kişilik bir kitleyi TIR garajında rehin tutuyor.

Sokaklarda cesetler yatıyor

Görgü tanıkları, sokaklarda cesetler bulunduğunu, can güvenliği olmadığı için kimsenin dışarıya çıkamadığını ve cesetlerin toplanamadığını ve bu yüzden koktuğunu ifade ediyor.
Öte yandan Oş ve Celalabad'daki şiddetin nedeni henüz bilinmiyor, ancak yaygın bir kanı olarak, bir gazinoda iki grup arasında çıkan tartışmanın çatışmaya dönüştüğü ve olayların büyüdüğü öne sürülüyor.

Özbek mülteciler, mülteci kampına yerleşiyor

Kırgızistan'ın Oş ve Calalabad vilayetlerinde çıkan etnik çatışmalar yüzünden bu ülkeden kaçan onbinlerce Özbek mülteci, sınırdaki Özbekistan'ın Andican vilayetine bağlı Hocabad, Calakuduk, Korgantepe, Bulakbaşı, Hanabad, Pahtabad, Marhamat ilçelerinde oluşturulan 50'den fazla mülteci kampına yerleşiyor.

Yarkışlak'taki Kırgız-Özbek sınırına 100 metre uzaklıkta bulunan mülteci kampına sığınan Tacıhan Batırova, yaptığı açıklamada, 3 gündür yaşlı, kadın, çocuk ve yaralılardan oluşan Özbek mültecilerin Özbekistan'a sığınmaya devam ettiğini, şu anda Kırgızistan'da silahlı Kırgızlara direnen Özbek erkeklerin aç ve bir kısmının yaralı olduğunu öne süren Batırova, Kırgızistan'dan telefonla arayan kocasının buradaki durumu uluslararası kamuoyuna duyurmasını istediğini iletti.

Bir diğer Özbek mülteci Dilber Abidova da, 3 yaşındaki kızıyla Özbekistan'a kaçtığını, 3 gündür Özbekistan'daki mülteci kamplarında geride kalan 5 yaşındaki oğlunu aradığını söyledi.
Kırgız-Özbek sınırına Özbek yaralıları getiren Oş Devlet Onkoloji Hastanesi'nden Cerrah Azizulla Boribayev, 3 günden bu yana Özbek yaralıları sınıra getirdiklerini, Kırgız gençlerin hastanede yatan Kırgızları tahliye ettikten sonra hastaneye saldırdıklarını anlattı.

Kırgızların saldırısına uğrayan 17 yaşındaki Rüstem isimli Özbek mülteci de, elinden kurşun yediğini, dövüldüğünü, şans eseri hayatta kaldığını, Kırgızistan'dan Özbek uyruklu doktorlar tarafından mülteci kampına getirildiğini belirtti. Saldırılara bizzat tanık olduğunu söyleyen Rüstem, Kırgız askerlerinin kendilerine ateş açtığını iddia etti.

2 Pakistanlı öldü, 15 Pakistanlı rehin

Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi, Kırgızistan'ın güneyindeki Oş kentinde çıkan çatışmalarda iki Pakistanlı öğrencinin öldüğünü, 15 Pakistan vatandaşının da fidye için Özbek isyancılar tarafından rehin alındığını söyledi.

Pakistan hükümeti, Kırgızistan'da bulunan vatandaşlarını getirmek için harekete geçti.
Gazetecilere açıklama yapan Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abdul Basid, ilk etapta Oş kenti ve yakınlarında bulunan 269 Pakistan vatandaşının getirilmesi için 3 adet C-130 tipi kargo uçağının bugün Kırgızistan'a gönderileceğini söyledi.

Türk yurttaşlar için uçak yollandı

Türk Hava Yolları'nın (THY), Kırgızistan'ın güneyinde yaşanan çatışmalar nedeniyle Türk vatandaşlarının tahliyesi için tahsis ettiği uçak, Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'e gitti.

THY Basın Müşavirliği'nden alınan bilgiye göre, Kırgızistan'daki çatışmalardan dolayı bu ülkenin Celalabad ve Oş kentlerinde bulunan Türk vatandaşlarının tahliyesi için Dışişleri Bakanlığı'nın isteği üzerine tahsis edilen THY uçağı, saat 15.50'de İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'ndan Bişkek'e hareket etti.

Boeing 737-800 tipi 159 yolcu kapasiteli ''Manisa'' uçağı, Bişkek'ten sonra geçeceği Oş kenti ile Celalabad'da bulunan Türk vatandaşlarını Türkiye'ye getirecek.

THY uçağının yarın sabah saatlerinde yolcularıyla birlikte İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'na gelmesinin planlandığı bildirildi.

TRT muhabirinin durumu iyiye gidiyor

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te önceki akşam göstericilerin saldırısına uğrayan TRT Kırgızistan muhabiri Uğur Özen, sağlık durumunun iyiye gittiği söyledi. Özen, kendisini şu anda iyi hissettiğini belirterek, ''Sol gözümün altı morardı ve yüzüm biraz şişti. Kolum ağrıyor'' dedi.

Özen, ''Devlet televizyon kurumunun önünde göstericileri görüntülemek istediğim sırada bana saldırdılar ve göstericiler arasından birileri beni televizyon binasına götürerek kurtardı'' dedi.

CHP'de il yönetim pazarlığı

|
İstanbul İl Başkanlığı'na geri dönemeyen CHP Parti Meclisi üyesi Gürsel Tekin, MYK'nın kararının ardından İstanbul'da kurmaylarıyla bir araya geldi. Kendisine önerilen MYK üyeliğini kurmaylarıyla masaya yatıran Tekin, gelinen noktayı özetledi. CHP kulislerinde, Tekin'in MYK önerisine sıcak baktığı, genel başkan yardımcılığı görevinin de verilebileceği konuşuluyor. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin yarışması için bilgiler barındıran blog olarak haberin devamı şu şekildedir: Edinilen bilgiye göre toplantıda, Tekin'e önerilen MYK üyeliğinin yanı sıra İstanbul İl Yönetiminin durumu tartışıldı. Parti yönetimi tarafından geçen hafta yapılan açıklamada, İstanbul İl Yönetim Kurulu'nun düştüğü bildirilirken, İstanbul İl Yönetimi'nden, "düşmedik" açıklaması gelmişti. Toplantıda da, "İstanbul İl Yönetiminin durum önemli. Kurul yerinde duruyor" değerlendirmesi yapıldı.

Sayı artabilir

Tekin'e genel başkan yardımcılığı verilmesi halinde ya bir genel başkan yardımcısının istifa etmesi ya da mevcut sayının artırılması gerekiyor. CHP'de halen dört genel başkan yardımcısı görev yapıyor. Parti yöneticileri bu sayının artabileceğini, bu konuda bir sınırlama olmadığını ifade ettiler. Ancak bu konuda da parti yönetiminde farklı görüşler var. Bazı yöneticiler, bu nedenle sayının artırılmasının uygun olmayacağını ifade ediyorlar.

"Oda yok"

CHP PM üyesi bir milletvekili ANKA'ya yaptığı açıklamada, "Genel başkan yardımcılarının odaları 12. katta. Boş oda da yok. Ayrı bir kata verilirse uygun olmaz. O nedenle boş oda yok" değerlendirmesini yaptı.

"Girilen yol, PKK'nin emellerine hizmet ediyor"

| 13 Haziran 2010 Pazar
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Başka başkentlerin sunduğu kurtuluş reçetelerinin Türk milletini bir adım ileri götürmeyeceği açıktır. Bunun tek çözümü, sorunlara Türkiye'den bakmakla geleceği Türkçe okumakla ve Ankara'yı başkent yapan vizyonla dünyaya bakmakla mümkündür" dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Bostancı Gösteri Merkezi'nde İstanbul Ülkü Ocaklarınca düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, acımasız küresel projelerin insani değerlerle bağını kopardığını ifade etti.

Parçalı devlet yapısı...

Yeni dünya düzeninde emperyal emellerin, demokrasiyi kullanılarak yapıldığını ifade eden Bahçeli, ''Türk milleti içinden yeni milletler çıkartmaya ve çok milletli ve parçalı bir devlet ve toplum yapısına doğru hızla gidilmektedir. Bu gidişat ve tırmanan tehditler toplumun kırılma noktasına yaklaşmakta olduğunun uyarılarını vermeye başlamıştır. Milli bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti, 'sözde demokratikleşme, çok kültürlülük, alt kimliklerin tanınması ve ana dilde eğitim' gibi kavramlarla çözülme sürecine sokulmuştur'' diye konuştu.

Bahçeli, tarihin en köklü milletlerinden olan Türk milletinin, kendi kimlik ve kişiliğiyle başı dik ve onurlu bir seviyeye ulaşmak için yeni bir atılım yapmak durumunda olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

''Başka başkentlerin sunduğu kurtuluş reçetelerinin Türk milletini bir adım ileri götürmeyeceği açıktır. Bunun tek çözümü, sorunlara Türkiye'den bakmakla geleceği Türkçe okumakla ve Ankara'yı başkent yapan vizyonla dünyaya bakmakla mümkündür. Türk milletinin, tarihe damgasını yeniden vurmasının yolu ise milli değerlerini sahiplenmesi ve özümsemesinden geçmektedir.''

''Yegane güç kaynağımız Türk milletinin şaşmaz sağduyusudur'' diyen Bahçeli, Türk milletinin henüz son sözünü söylemediğini ifade etti.

Bahçeli, salondaki gençlere ''Sizlere yürekten inanıyor ve güveniyorum ki, Türk milletinin birliğinin, dirliğinin ve huzurunun bozulmasına, milli dayanışma ve kardeşlik ruhunun yara almasına, milli kimliğinin tasfiye edilerek kimliksizleştirilmesine, etnik kökenlere göre ayrıştırılarak parçalanmasına alet olmayacaksınız, izin vermeyeceksiniz, tuzağa düşmeyeceksiniz. Birkaç hain istiyor, birkaç gafil kışkırtıyor, birkaç işbirlikçi de alkışlıyor diye kardeşlikten taviz vermeyeceksiniz'' diyerek seslendi.


Aynı emeller

Devlet Bahçeli, konuşmasında şunlara yer verdi:

''Geride kalan yıllarda ülkemizi böldürmemek, kardeşliğimize fesat sokmamak için hainlere karşı dik durdunuz. Bunları biliyorum. Ama şimdi aynı hesaplar daha sinsi yaklaşıyor, aynı emeller içten içe sizlere de yanaşıyor. Adına 'açılım' deniyor, 'demokratikleşme' deniyor, maskeleniyor. Aman dikkat ediniz. Girilen yol, PKK'nın emellerine hizmet edecektir. Oyunu görünüz. Bu gidişatla Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı tasfiye edilecektir. Uyanık olunuz. Zalim ile mazlum, katil ile maktul, mağdur ile gaddar, cani ile şehit, katil ile gazi, aynı kefeye konulmuştur, değerler karıştırılmıştır.''

Konuşmasında geçmişte aldığı dersleri unutanlara da seslendiğini ifade eden Bahçeli, ''Milletimin ayağa kalkışını hatırlamayanlara sesleniyorum; işbirlikçi bir yönetimin varlığı sizi umutlandırmasın. Türk milleti bir avuç teslimiyetçiden ibaret değildir. Sakın aldanmayın, yanlış hesap yapmayın'' dedi.

İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Gökmen Kantar da yaptıkları eğitim programları hakkında bilgi vererek, Gençlik Eğitimleri sayesinde daha çok okuyan ve düşünen gençlik oluşturmayı amaçladıklarını ifade etti.

Toplantıda İstanbul Ülkü Ocakları Eğitim Projesinden mezun olanlara plaketleri de verildi. Toplantıya TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı, MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi Celal Adan ile çok sayıda partili katıldı.

TBB yeni başkanını seçti

|
Türkiye Barolar Birliği'nin yeni başkanı 178 oyla Avukat Vedat Ahsen Coşar oldu. TBB Başkanı Özdemir Özok'un yaşamını yitirmesinin ardından yeni başkanını seçmek amacıyla gerçekleştirilen TBB Genel Kurul'u Türkiye Barolar Birliği Kongre Merkezi'nde toplandı.

TBB Başkanlığı için yapılan seçimde 385 oy kullanıldı. Oyların 383'i geçerli olurken, 2 oy geçersiz sayıldı.

Bu sonuçlara göre, 178 oy alan Avukat Vedat Ahsen Coşar TBB Başkanlığı görevine seçildi. Seçimde Avukat Muammer Aydın 149 oy, Avukat Güneş Gürseler 56 oy aldı.

Öte yandan, Genel Kurul'da sadece başkanlık seçimi yapıldı. 2009 yılında gerçekleştirilen Genel Kurul'da seçilen Yönetim Kurulu üyeleri ise, görevlerini sürdürecekler. Avukatlık kanununa göre yönetim kurulu üyeleri 2 yıllığına seçiliyor.

100 çocuktan 19'u işçi

| 12 Haziran 2010 Cumartesi
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) çocuk işçiliğine ilişkin raporu, kısmi gerilemelere rağmen çocuk işçiliğinin can yıkıcı bir biçimde sürdüğünü ortaya koydu. ILO İşte Temel Haklar ve Prensipler Deklarasyonu'nun takibi çerçevesinde hazırlanan küresel raporda, dünyada 5-17 yaş arası 1 milyar 586 milyon çocuk bulunduğu belirtildi.

Rapora göre, 2008 itibariyle 5-17 yaş arası çocukların 306 milyonu istihdam içinde ve bir işte çalışıyor. Bu rakam 2004 yılında 323 milyondu. 2004-2008 arasında istihdam içinde yer alan çocuk sayısı 17 milyon geriledi. Bu gerileme yüzde 5,3'e denk geliyor. Ancak dünya ölçeğinde hala çalışan çocuk oranı yüzde 19,3. Bir başka deyişle her 100 çocuktan 19'u çalışıyor.

5-17 yaş arasında olan ve istihdam içinde yer alan çocukların bir kısmının çalışmasına, ILO sözleşmeleri ve ulusal yasalar izin veriyor. 2008 yılı itibariyle çalışan 306 milyon çocuktan 91 milyonunun çalışması ulusal yasalara ve ILO sözleşmelere uygun. Ancak 215 milyon çocuğun çalışması, ILO sözleşmelerine aykırı ve bu çocuklar ''çocuk işçi'' kapsamında değerlendiriliyor. 2008 yılında Dünya ölçeğinde çalışması yasak olmasına rağmen çalışan çocuk oranı tüm çocuklar içinde yüzde 13,6. Bu oran 2004 yılında yüzde 14,2'ydi. Her ne kadar çocuk işçi sayısı ve oranı düşüş içinde olsa da dünyadaki her 100 çocuktan 14'ü çocuk işçi.


Tehlikeli işlerde çalışıyorlar

Rapora göre, 5-17 yaş arası çalışan çocukların 115 milyonu tehlikeli işlerde çalışıyor. Tehlikeli işler aynı zamanda çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini ölçerken bir araç olarak kullanılıyor. Bu tehlikeli işlerde çalışan 115 milyon çocuğun 53 milyonu 15 yaşından küçük. Bununla birlikte tehlikeli işlerde çalışan çocukların sayısındaki düşüş 2004-2008 yılları arasında yüzde 10,2 oranında gerçekleşti. 5-17 yaş arası çocuklar arasında çalışan çocukların oranı Asya-Pasifk bölgesinde yüzde 20,4, Latin Amerika ve Karayipler'de yüzde 13,4, Sahra Altı Afrika'da yüzde 32,8, diğer bölgelerde ise yüzde 8,4.

Çocukların çalışması, Asya-Pasifik bölgesi, Latin Amerika ve Karayipler'de düşerken, Sahra Altı Afrika'da artıyor.


Kızlarda azalıyor, erkeklerde artıyor

Kız çocukları açısından ciddi bir düşüş söz konusu iken erkek çocuklar ve 15-17 yaş arası çocuklarda çocuk işçiliği artıyor. Dünya ölçeğindeki 5-17 yaş arası kız çocuklarının yüzde 16,9'u, erkek çocuklarının ise yüzde 21,4'ü çalışıyor. Tehlikeli işlerde çalışan kız çocuklarının toplam kız çocukları içindeki payı yüzde 5,4 iken erkek çocuklarında bu oran yüzde 9.
5-17 yaş arası çalışan çocukların yüzde 60'ı tarım, yüzde 25,6'sı hizmetler, yüzde 7'si sanayide çalışırken, yüzde 7,5'inin çalıştığı sektör tanımlanamadı.

Bu yaş aralığındaki çocuk işçilerin yüzde 67,5'i ücretsiz aile işçisi, yüzde 21,4'ü ücretli çalışan, yüzde 5'i kendi hesabına çalışan statüsünde, yüzde 6'lık dilimin hangi statüde çalıştığı ise belirlenemedi.

"Çocukluklarını kaybederek büyüyemezler"

ILO Genel Direktörü Juan Somavia, rapora ilişkin değerlendirmesinde, çocuk işçiliği sorununun önüne geçilmesi ve çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılması yolunda önemli mesafe katedildiğini belirterek, çocuk emeğinin kullanımının düşüşte olduğuna dikkat çekti. Kamuoyunun çocuk emeğine ilişkin farkındalığının arttığını belirten Somavia, artık bu konuda kayıtsızlık ve inkarın mümkün olmadığını ifade etti.

2016'ya kadar çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılmasının amaçlandığını vurgulayan Somavia, küresel ekonomik krizin çocuk işçiliği ile mücadele konusunda da kaygı yarattığını dile getirdi. Somavia, küresel krizin bu amaca ilişkin azalan heves ve eyleme gerekçe olarak gösterilemeyeceğini ifade ederek, krizin, insanlar, iktisadi toparlanma ve sürdürülebilir gelişme için yapılan çalışmalara ilişkin siyasal önlemlerin uygulanmasında bir fırsat yarattığını kaydetti.

Krizle birlikte artan riskler karşısında çocuk işçiliği ile mücadelenin daha da önem kazandığını belirten Somavia, şunları kaydetti: ''Çocuk işçiliği, çocuklar için bir hayatta kalma meselesidir, dünya çocuklarına karşı olan sorumluluğumuzdan vazgeçemeyiz. Çocuk emeğinin olmadığı bir dünyanın mümkün ve erişilebilir olduğuna ilişkin inancımızı yeniden ileri sürmeliyiz. Dünya, 215 milyon çocuk, çocukluklarını ve daha iyi bir gelecek şanslarını kaybederken büyüyemez. İstekle birlikte, daha iyi ve daha çok yapmanın araçları da ortadadır.''

Baydemir'in 25 yıl hapsi isteniyor

|
KCK iddianamesi'nde Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında da 25 yıl hapis isteniyor. Yurt genelinde yürütülen KCK operasyonları kapsamında 12'si belediye başkanı 151 kişi için hazırlanan iddianamede Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de şüpheli konumunda.

İddianamedeki isimler

İddianmade kapatılan DTP'nin genel başkan yardımcıları Kamuran Yüksek, Selma Irmak, Bayram Altun, DEP eski milletvekili Hatip Dicle Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, terör örgütü PKK'nin Avrupa sorumlu Sabri Ok gibi isimler yer aldı.

Baydemir'e 25 yıl hapis talebi

Zanlılar hakkında 15 yıldan müebbete kadar hapis talebi yer alırken, Osman Baydemir hakkında da 25 yıl hapis isteniyor.

"Sahte çürük raporu" iddianamesi kabul edildi

| 10 Haziran 2010 Perşembe
"Sahte çürük raporu" soruşturması kapsamında 8'i tutuklu 17 kişi hakkında hazırlanan iddianame, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta tarafından hazırlanan iddianamede, Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un da aralarında bulunduğu 8'i tutuklu 17 sanığa, 60 eylemle ilgili suçlama yöneltiliyor.

Hakim Albay Üçok'un ''örgüt yöneticisi olmak''la suçlandığı iddianamede, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım da ''müşteki'' olarak yer alıyor.



İlk duruşma 29 Eylül'de

''Sahte çürük raporu'' soruşturması kapsamında 8'i tutuklu 17 kişi hakkında hazırlanan ve İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianameye ilişkin ilk duruşma, 29 Eylül'de yapılacak.

Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un da aralarında bulunduğu 8'i tutuklu 17 sanığa 60 eylemle ilgili suçlama yöneltilen 247 sayfalık iddianameye yönelik mahkemece hazırlanan tensip tutanağında, duruşma tarihi olarak 29 Eylül ile 1 Ekim 2010 tarihleri gösterildi.

Mahkeme heyeti, 29 Eylül'deki ilk duruşmada sanıkların, 1 Ekim'deki ikinci duruşmada ise aralarında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da bulunduğu ''müştekiler''in dinlenilmesine hükmetti.

Heyet, İstanbul dışında bulunan müştekilerden Mahmut Şahin'in Adana, Ulaş Birgöl ile Mehmet Şen'in İzmir ve Turgay Aksoy'un da Afyonkarahisar'dan tebligatla duruşmaya çağrılmasını kararlaştırdı.

Mahkeme heyeti, Aydın Atay, Kahriman Cömert ve Mehmet Çevik adlı sanıkların da Ankara'da talimatla ifadelerinin alınmasına karar verdi.


Şüphelilerin Yıldırım'dan on milyon dolar almayı planladıkları belirtildi

''Sahte çürük raporu'' soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamede, şüphelilerin, tehdit ve şantaj yoluyla Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'dan on milyon dolar almayı planladıkları belirtildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un da aralarında bulunduğu on yedi sanık hakkında hazırlanan iddianamede, 9 Ağustos 2009'da 155 Polis İhbar hattına gelen bir elektronik posta ihbarında, içerisinde devlet görevlilerinin de bulunduğu bir suç örgütünden bahsedildiği kaydedildi. İhbarda, suç örgütünün tehdit ve şantajla çıkar sağlamaya çalıştığı, askere gidecek kişilere para karşılığı çürük raporu ayarladığı, askeri lise sınavlarına girecek öğrencilere yardım için adam ayarlamaya çalıştığı, 2-B arazilerinin peşkeş çekilmesi, yurt dışı yasağının kaldırılması, kara para transferi, kadın pazarlamak ve rüşvet almak gibi suçları işlediği, örgüt üyelerinin aralarında ''bamya'', ''elma'' gibi şifreli isimler kullandığının bildirildiği anlatıldı.

İhbarla ilgili yapılan ilk çalışmalarda, iddia edilen bilgilerin doğru olabileceği yönünde bilgilere ulaşıldığı ve ayrıntılı olarak araştırılmak üzere savcılıkça soruşturma başlatıldığı anlatılan iddianamede, ihbarda adı geçen ve bu kişilerle irtibatlı olduğu belirlenenlere yönelik teknik ve fiziki takip çalışmaları yapıldığı kaydedildi. İddianamede, ihbarda öne sürülen iddiaların doğru olduğu, bu kapsamda şüpheliler Ahmet Zeki Üçok, Murat Tugay Tepe, Erdem Kılıç ve Fehmi Suna yöneticiliğinde bir suç örgütü bulunduğu, bu kişilerin etrafında Ömer Uçar, İsmail Es, Kahriman Cömert, Aydın Atay, Tahir Mete Turan, Taylan Özgür Düşko, Sibel Çarmıklı, Murat Can Çarmıklı, Hayrullah Çelebi, Derya Aydoğan ve Mehmet Çelik, Ahmet Metin Kökenek'in bulunduğu, adı geçen kişilerin oluşturdukları suç örgütü kapsamında, ihbarda iddia edilen eylemlerin yanı sıra ''tehdit'', ''baskı ve şantaj yoluyla yağmaya teşebbüs'', ''menfaat karşılığı şahısların istedikleri yerlerde askerlik yapmasının sağlanması vaadiyle irtikap'', ''KKTC ve Gürcistan vatandaşı yapılacağı söylenerek bedelli askerlik vaadi'', ''yurt dışında serbest dolaşım hakkı kazandırma vaadiyle dolandırıcılık'', ''menfaat karşılığı şahısların rahat askerlik yapmalarının sağlanması'' gibi değişik eylem ve faaliyetleri bulunduğunun belirlendiği anlatıldı.

Örgütün yönetici kadrosu

Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden, örgütün yönetici kadrosundaki Murat Tugay Tepe ile Fehmi Suna'nın 1998'de tanıştıkları, Fehmi Suna'nın 1997'de emekliye ayrılan Binbaşı olduğu ve diğer örgüt yöneticisi Ahmet Zeki Üçok ile devre arkadaşı oldukları belirtildi. Üçok'un, suç tarihlerinde Hava Kuvvetleri Komutanlığında Askeri Savcı olarak görev yaptığı, soruşturmanın başlaması üzerine disiplin subaylığına tayin edildiği aktarılan iddianamede, diğer örgüt yöneticisi Erdem Kılıç'ın ise emekli sağlık astsubayı olduğu, 2009'da Suna'nın, arkadaşı Tepe'yi, Üçok ve Kılıç ile tanıştırdığı ve böylelikle birlikteliklerinin başladığı anlatıldı. İddianamede, Suna ve Erdem Kılıç'ın emekli asker olmaları nedeniyle TSK içerisinde birçok yerde devreleri ve arkadaşları bulunduğu, diğer taraftan Üçok'un halen görevde olmasından dolayı ayrı bir etkinliği olduğu ifade edildi.

Şüphelilerin bir araya gelerek haksız çıkar sağlamak amacıyla suç örgütü oluşturdukları, bu örgüt kapsamındaki eylemleri gerçekleştirerek yüksek miktarda haksız çıkar sağlamaya çalıştıkları, tüm bu eylem ve faaliyetleri, örgütle çıkar ve menfaat sağlama yönünde iş birliğine giren Mehmet Çelik, Ahmet Metin Kökenek, Ömer Uçar, İsmail Es, Kahriman Cömert, Aydın Atay, Tahir Mete Turan, Taylan Özgür Düşko, Sibel Çarmıklı, Murat Can Çarmıklı, Hayrullah Çelebi ve Derya Aydoğan ile gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığını kaydedildi.

İddianamede şöyle denildi: ''Örgütün önceleri nitelikli dolandırıcılık faaliyetlerini gerçekleştirdiği, ardından daha fazla gelir sağlamak amacıyla şantaj, yağma ve daha değerli dolandırıcılık suçlarına yöneldiği anlaşılmıştır. Ancak savcılıkça tam bu dönemde yapılan operasyon sayesinde müşteki Aziz Yıldırım'a yönelen yağma suçu, müşteki Sinan Çalışkanoğlu'ndan zorla senet alma olayı ve Beşiktaş Ulus'ta arazi üzerindeki şerhin kaldırılması vaadiyle yapılmak istenen nitelikli dolandırıcılık eylemi teşebbüs aşamasında kalmıştır.''

Şüphelilerin, askeri konulara müdahale imkanları olmadığını ifadelerinde açıkladığı aktarılan iddianamede, müştekilerin de şüphelilerden askerlik konularında hiçbir yardım almadıklarını ve dolandırıldıklarını söyledikleri kaydedildi. Örgütün yönetici kadrosunu oluşturan Üçok, Suna ve Kılıç'ın asker olmaları nedeniyle kendilerine halk arasında saygı duyulduğu ve kendilerinden çekinildiği, bu şüphelilerin TSK içerisinde birçok irtibatı ve etkinliği olduğu aktarılan iddianamede, çoğunluğu sinema, dizi dünyasında çalışan ya da iş adamı olan, yoğun iş faaliyetleri nedeniyle askerlik görevlerini yapamamış, bu konularda sıkıntıları bulunan ve yardım arayan kişilerin, örgüt tarafından hedef seçildiği anlatıldı.

İddianamede, örgüt yöneticisi Murat Tugay Tepe'nin, söz konusu eylemlerle ilgili hedef şahısları belirlediği, bu kişilerin karşısına bazen Amerika'da eğitim görerek Türkiye'ye dönmüş iş adamı, çoğunlukla da ya emekli ya da halen muvazzaf üst düzey bir subay rolüyle çıktığı, kendisini çevresi çok geniş, ordu, emniyet ve devlet bürokrasisi içinde pek çok kişiyi tanıyan ve yapamayacağı hiçbir iş bulunmayan bir kişi olarak tanıttığı, örgüt üyesi diğer şüphelilerin de seçilen hedef şahıslara karşı gerçekleştirilen eylemlere katıldıkları ve menfaat paylaşımında yer aldıkları belirtildi.



Tepe, ilköğretim 7. sınıftan terk

Amerika'da eğitim gördüğü söylenen şüphelilerden Tepe'nin, ilköğretim 7. sınıftan terk olduğu aktarılan iddianamede, askeri savcı olarak görev yapan şüpheli Üçok'un da unvanını etkin bir şekilde kullandığı, yürüttüğü soruşturmalarda şüpheli konumunda bulunan bazı kişilerin tehdit edilip şantaj yapılarak ciddi manada çıkar elde edilmeye çalışıldığı kaydedildi. Tepe'nin, Üçok'un yanına rahatlıkla girip çıktığı, bu şüphelilerin, örgütsel faaliyetlerini gizlemek ve teknik takip çalışmalarına karşı tedbir almak amacıyla sadece birbirleriyle görüştükleri özel telefon hattı kullandıkları ifade edilen iddianamede, sinema ve tiyatro oyuncusu müşteki Sinan Çalışkanoğlu'nun çürük raporu almak için suç örgütüne müracaat ettiği ve hastanece yapılan inceleme sonucu kendisine ''askerliğe elverişsiz'' raporu verildiği, örgüte 45 bin TL ödeme yaptığı ancak çürük raporu alındıktan sonra suç örgütü mensuplarının 60 bin TL daha talep ettiği, bu parayı ödemek istemeyen Çalışkanoğlu'nun tehdit edildiği anlatıldı.

''Söz konusu suç örgütünün müştekiler Murat Darendeli ve Aziz Yıldırım'a yönelik gerçekleştirmeye çalıştığı şantaj ve tehdit olayları, yine Sinan Çalışkanoğlu'na yönelik yağma olayı ile telefon görüşmelerinde geçen konuşmalar birlikte değerlendirildiğinde soruşturmamıza konu suç örgütünün nasıl cebir ve şiddete dayalı bir suç örgütü olduğu açıkça görülmektedir'' denilen iddianamede, suç örgütünün, çürük raporu almak, istediği yerde ya da rahat bir şekilde askerlik yapmak isteyen kişilere yönelik faaliyetlerini hangi yöntemlerle gerçekleştirdiklerine ilişkin iletişim tespit tutanaklarına yer verildi.

İletişim tespit tutanaklarından, şüphelilerin ''çürük raporu'' almak için müracaat edenlerden haksız menfaat edinmeyi nasıl ve ne şekilde meslek haline getirdikleri ve ne şekilde sistematik olarak bu işi yaptıklarının daha net görüldüğü ifade edilen iddianamede, şöyle denildi: ''Şüpheli Mehmet Çelik'in, şüpheliler Murat Tugay Tepe, Fehmi Suna, Erdem Kılıç ve Derya Aydoğan ile irtibatlı olduğu, bir dönem şüpheli Ahmet Zeki Üçok ile aynı yerde yardımcısı sıfatıyla görev yaptığı, ancak Üçok kendisinin amiri durumunda olmasına rağmen, aralarında ast-üst ilişkisinin dışında samimi bir yakınlık bulunduğu, askeri savcılıkta Üçok, Suna ve Aydoğan ile içkili toplantılar yaptıkları, bu toplantıların bazı otel ve restoranlarda da sürdüğü, Üçok'un Bodrum'daki çok lüks bir otelde tatil yapabilmek için Tepe'den talepte bulunduğu, Tepe'nin de söz konusu otel masraflarını örgütün gelirlerinden karşıladığı göz önünde bulundurulduğunda Mehmet Çelik ile aralarındaki ilişkinin de örgütsel bir ilişki olduğu, şüphelinin örgütün gerçekleştirdiği eylemlerden haberdar olduğu anlaşılmaktadır.''



Haksız kazanç miktarı

Suç örgütünün, müştekiler Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve emekli asker Murat Darendeli'ye yönelik tehdit ve şantaj yaparak on milyon dolar civarında haksız kazanç elde etmeyi planladığı belirtilen iddianamede, örgütün bugüne kadar gerçekleştirdiği tüm eylem ve faaliyetlerine genel olarak bakıldığında iki yüz sekiz bin üç yüz elli lira ve on bir bin dolar maddi menfaat temin ettiğinin belirlendiği kaydedildi. İddianamede, şöyle denildi: ''Şüphelilerin kendi aralarında yaptıkları telefon görüşmelerine bakıldığında, örgütün ifadelerde belirtilen miktardan çok daha yüksek haksız kazanç elde ettiği anlaşılmıştır. Bu nedenle konuyla ilgili BDDK murakıplarınca inceleme yapılmış, hazırlanan ön inceleme raporunda, suç örgütü üyeleri ile askerlik işlemlerinin usulsüz yönden halli için örgüte başvuran şahıslar arasında toplamda dört yüz on bir bin iki yüz otuz beş bira civarında bir para hareketinin gerçekleştiği görülmüştür. Şüphelilerin tüm işlemleri bankalar üzerinden yapmamış oldukları, elden nakit almış olabilecekleri de göz önünde bulundurulduğunda, örgütün çok daha yüksek haksız kazançlar elde etmiş olabileceği değerlendirilmektedir. Örgütün özellikle yönetici kadrosunun yaptığı harcamalara bakıldığında bu durum daha da net anlaşılmaktadır. Örgütün yönetici kadrosundaki Üçok'un, Tepe'nin ayarlaması sonucu Bodrum'daki bir otelde iki farklı zamanda toplam on gün tatil yaptığı, bu tatil ücretinin yedi bin iki yüz lira olduğu, bu ödemeleri Tepe'nin gerçekleştirdiği tespit edilmiştir. Diğer taraftan şüphelilerin telefon konuşmalarından ve diğer delillerden, örgütün yönetici kadrosunun, suçtan elde edilen gelirle lüks eğlence merkezlerinde eğlendikleri ve lüks otellerde fuhuş partileri düzenledikleri tespit edilmiştir.''

Şüphelilerin, kendi aralarında yaptıkları telefon görüşmelerinde sık sık birbirlerini dikkatli konuşma konusunda uyardıkları, Hava Kuvvetleri Komutanlığında görev yapan Üçok'un adının telefonda söylenmemesini istedikleri ve ''Bamya'' kod adını kullanarak Üçok'un isminin deşifre olmasını engellemeye çalıştıklarının tespit edildiği kaydedildi. İddianamede, örgütün Ulus'ta bulunan ve üzerine Hava Kuvvetleri Komutanlığının ''askeri güvenlik bölgesi'' şerhi koyduğu bir arsa konusunda eylemlerinin söz konusu olduğu kaydedilen iddianamede, bu konuda Üçok ve Tepe'nin Sibel Çarmıklı ve oğlu Murat Can Çarmıklı ile irtibata geçtiği ve üç milyon yedi yüz bin dolar karşılığında bu şerhi kaldırabileceklerini ilettiği anlatılarak, Çarmıklı ailesinin de bir siyasi partinin ilçe yöneticisi Hayrullah Çelebi ile görüşerek, arsa sahipleriyle irtibata geçtiğinin belirlendiği kaydedildi.

Şüpheliler Tepe, Üçok, Erdem Kılıç, Sibel Fatma Çarmıklı, Murat Can Çarmıklı ve Hayrullah Çelebi'nin, Üçok'un konumunu kullanarak şerhi kaldırtmayı vadettikleri ve bu şekilde haksız menfaat temin etmeyi planladıkları belirtilen iddianamede, aslında Üçok'un soruşturma sırasında verdiği ifadeye göre, şüphelilerin şerhi kaldırabilme güç ve yetkisine sahip olmadıkları, nitelikli dolandırıcılık kastıyla hareket ettikleri ve gerçekleştirilen operasyon sonucu eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığı kaydedildi.



Aziz Yıldırım'a yağma teşebbüsü

İddianamede, Aziz Yıldırım'a yönelik yağma teşebbüsü de şöyle anlatıldı: ''2009'da, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığının ''gizli kalması gereken askeri belgeleri bulundurmak'' suçundan yürüttüğü bir soruşturmaya ilişkin görevsizlik kararı vererek, evrakı Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderdiği, bu soruşturmayla ilgili Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı Ahmet Zeki Üçok'un görevli olduğu, bahsedilen soruşturma dosyasında, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Yıldırım'ın isminin geçmesi nedeniyle Üçok'un bu olaydan maddi çıkar sağlamayı amaçladığı ve konuyu Tepe'ye aktardığı, Tepe'nin de Erdem Kılıç ile telefon görüşmesi yaparak, bu olayı anlattığı, görüşmede Aziz Yıldırım'dan tehdit ve şantajla alınacak on milyon dolardan bahsedildiği, Üçok'un yukarıda bahsedilen soruşturmayı bir tehdit aracı olarak kullanarak, Tepe'nin bizzat Aziz Yıldırım ile görüşmesini, soruşturmayla ilgili 'kulağına kar suyu kaçır' diyerek bilgi vermesini istediği, bu sayede Aziz Yıldırım'dan maddi çıkar temin edilmesini amaçladığı açıkça görülmüştür.''

İddianamede, bazı kişilerin, askerlik yapmamak için çürük raporu verileceği, tecil işlemlerinin halledileceği, rahat bir yerde askerlik yapılmasının temin edileceği, iş imkanları bulunacağı ya da KKTC vatandaşı yapılacağı vaadiyle dolandırılmaları yönündeki eylemler de anlatıldı. Zanlılar Murat Tugay Tepe, Erdem Kılıç, İsmail Es ve Ömer Uçar'ın, sinema yapımcısı müştekilerden Bayram Cengiz Çağatay'ı, KKTC vatandaşı yapılacağı vaadiyle dolandırdıkları ve çürük raporu alınması için çalışma yaptıkları belirtilen iddianamede, ''Bu kalp seni unutur mu?'' dizisinin yapımcısı olan şüpheli Çağatay'ın, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde, dolandırıldığı süreçte zatürre hastalığı geçirdiğini ve raporlarını da şüphelilerden Erdem Kılıç'a faksladığını beyan ettiği ifade edildi. Askerlik yoklama kaçağı olarak arandığı bildirilen müştekilerden Taner Alan'ın, zanlı Tepe, Kılıç, Es ve Uçar'a, KKTC vatandaşı yapılma vaadiyle toplam 6 bin TL ödeme yaptığı, buna karşılık, pek çok vaatlerle oyalanarak dolandırıldığı anlatılan iddianamede, diğer müştekilerin de aynı yöntemle ve kendilerinden para alınarak dolandırıldığı belirtildi.

Bedelli askerlik yapan müşteki de dolandırıldı

İddianamede, müştekilerden Levent Pehlivan'ın bir dönem yurt dışında olduğu için 1 ay bedelli askerlik yapmasına rağmen, daha sonradan 14 ay daha askerlik yapması gerektiğinin ortaya çıkması üzerine, Murat Tugay Tepe ile temasa geçtiği, çürük raporu alınabilmesi için Tepe'nin Pehlivan'ı şüphelilerden Fehmi Suna ve Erdem Kılıç ile görüştürdüğü belirtildi. İddianamede, İstanbul'daki bir otelde şüpheli Tepe'nin, müştekiye Suna'yı göstererek, ''Bak işte komutanın da burada, sen derdini anlat'' dediği de aktarıldı. Müşteki Pehlivan'ın Tepe'nin hesabına, ''bedelli yapmış olduğu askerliğin eksik kalan kısmın karşılığı olarak'' 8 bin 500 TL'yi, EFT ile aktardığı ve raporlarının işleme konulması için de bin doları elden verdiği de iddianamede kaydedildi.

İddianamede, Milli Savunma Bakanlığından alınan bilgiye göre müşteki Pehlivan'ın askere sevk edildiği de belirtildi. Müşteki Levent Pehlivan'ın verdiği ifadede, şüpheli Murat Tugay Tepe'yi o dönem çalıştığı otelde GATA'dan emekli albay olarak tanıdığını belirttiği dile getirilen iddianamede, Pehlivan'ın, ''Burdur'da 1993'de bedelli olarak 1 ay süreli askerlik yaptığını, 1997'de de söz konusu bedelin yarısını ödemişken Türkiye'ye kesin dönüş yaptığını, geriye kalan borcunu ne şekilde ödeyeceği hususunu öğrenmek için Halıcıoğlu'nda bulunan askerlik şubesine gittiğini ve buradan kendisine yurt dışından Türkiye'ye kesin dönüş yaptığı için tekrar 14 ay askerlik yapması gerektiğinin söylendiğini'' aktardığı kaydedildi. İddianamede, yardımcı yönetmen olarak çalışan müşteki Başaran Şimşek'in de bu şekilde dolandırıldığı ve BDDK'dan alınan rapora göre şüphelilere bin 200 TL ödeme yaptığının anlaşıldığı belirtildi.


Üçok'un kızı, yardım karşılığı dizide oynatıldı

Yine müştekiler arasında bulunan ''Arka Sokaklar'' isimli dizinin senaristi Ozan Emre Yurdakul'un askerlik yerinin ayarlanacağı ve rahat askerlik yaptırılacağı vaadiyle dolandırıldığı belirtilen iddianamede, Yurdakul'un askerlik hizmetinin acemi birliğini tamamladıktan sonra bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştığı şüpheli Murat Tugay Tepe'nin, kendisine, ''Askerliğinin geri kalan bölümünü Ankara'da yaptırabileceğini'' söylediği ifade edildi.

İddianamede, müşteki Yurdakul'un, bu teklifi kabul etmesi üzerine, Tugay'ın bu defa bir kısım masraflarının olacağını söyleyerek, müştekiden hesabına para havale ettirdiği belirtildi. Yurdakul'un askerliğinin 1 Nisan 2009'da yedek subay adaylığı olarak çıktığı, askerlik yapacağı yerin belli olmadığı bir sırada Tepe ile Kuruçeşme'de buluştukları ve Albay Ahmet Zeki Üçok ile Mehmet Çelik'in de katıldığı yemekte askerlik konusunun konuşulduğu iddianamede anlatıldı.

Yemekte, Ahmet Zeki Üçok'un kızının ''Arka Sokaklar'' isimli dizide yer almasının istendiği belirtilen iddianamede, müştekinin bunu kabul ederek, senaryoyu buna göre hazırladığı, daha sonra askerliğinin Kütahya'ya çıktığı, burada acemi askerliğini tamamladığı, daha sonra askerliğinin Yalova Hava Meydan Komutanlığına çıktığı, Ahmet Zeki Üçok'un iki kez kendisini aradığı, Üçok'un kızının dizi çekimlerinin, müşteki askerdeyken yapıldığı ve bu dizi de oynama karşılığı 600 TL para ödendiği ifade edildi.

İddianamede, müşteki Yurdakul'a, askerdeyken ''rapor alıp erken terhis ayarlanabileceğinin'' teklif edildiği ve Yurdakul'un bunu kabul etmediği de anlatılarak, ''Örgütün ve özellikle Ahmet Zeki Üçok'un yoğun faaliyeti sonucu, bu şahsın, askerlik yerinin ayarlanacağı ve rahat askerlik yaptırılacağı vaadiyle dolandırıldığı anlaşılmıştır'' denildi.

Müştekilerden sinema ve tiyatro oyuncusu Ertuğ Alp Korkmaz'ın askerliğini istediği yerde yapması vaadiyle dolandırılmasına teşebbüs edildiği ve örgütten yardım isteyen Korkmaz'ın emekli Tabip Albay olan babasına da durumu anlattığının belirtildiği iddianamede, Korkmaz'ın işlemler karşılığında kendisinden istenen 15 bin TL'yi vermeyi kabul etmediği belirtildi.

Sinema oyuncuları müştekiler Murat Cemcir ve Engin Akyürek ile prodüksiyon şirketi sahibi Aydoğan Özmekik gibi isimlerin de çeşitli vaatlerle dolandırılmaya teşebbüs edildiği anlatılan iddianamede, müştekilerle yapılan telefon konuşmaları ve iletişim tespit tutanaklarına da yer verildi. İddianamede, örgütten askerlik yapmamak veya rahat askerlik yapma konusunda yardım isteyen kimi sinema oyuncularının halen yoklama kaçağı olduklarının da tespit edildiği vurgulandı.

'Ekonomi doğru istikamette ilerliyor'

|
burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin yarışması için bilgiler barındıran blog olarak sitemizi güncelleyelim istedik: Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Türkiye'nin, 2010 yılına güçlü ekonomik göstergelerle girdiğini belirterek, "Ekonomi doğru istikamette ilerliyor" dedi. Sabancı Üniversitesi ile Transatlantic Academy'nin düzenlediği "Türkiye ve Komşuları: Atlantik Ötesi İlişkilere Etkileri" konferansı, Sakıp Sabancı Müzesi'nde yapıldı. Konferansın açılışında konuşan Güler Sabancı, Transatlantic Akademy'nin hazırladığı raporun içeriğiyle ilgili bilgi vererek, raporda, Türkiye'nin komşularıyla ilişkilerinde değişen rolünün ele alındığını belirtti. Raporun bir yıllık çalışma neticesinde Washington'da akademisyenlerce hazırlandığını anlatan Sabancı, ayrıca çeşitli saha ziyaretleri yapıldığını söyledi.

Güler Sabancı, şöyle devam etti: ''Türkiye, 2010 yılına güçlü ekonomik göstergelerle girdi. Dış borç-gayrisafi iç hasıla oranı oldukça düşük bir durumda. Girilen para politikası eskiden sıkıntı yaratabiliyordu. Tabii ki çalışmaya, yapısal reformları gerçekleştirmeye devam etmeliyiz. Ekonomi doğru istikamette ilerliyor. Bugünkü tartışmaların arka planını oluşturan asıl mesele, Türkiye'nin artan dış politikası ve bağımsızlığının sonuçlarının ekonomik pozisyonunun dışında ne olacağı? Şunu söylemek doğru olur: Böyle bir tartışma çok yerindedir. İlk başından itibaren büyük önem atfetmektedir araştırma konularına.''

Transatlantic Akademy ve İstanbul Politikalar Merkeziyle yürüttükleri bu iş birliğinin, özellikle Türkiye'nin bulunduğu bölgeyle ilişkilerine çok faydası olduğunu dile getiren Sabancı, merkezi, entelektüel kaynakları geliştirebilmek, bilgiyi ilerletebilmek için kurduklarını ifade etti.


'30 yıl nişanlılık olmaz'

Brookings Enstitüsü Küresel Ekonomi ve Kalkınma Başkan Yardımcısı ve Direktörü, Sabancı Üniversitesi Başdanışmanı Kemal Derviş de Türkiye'nin AB sürecine işaret ederek, ''Türkiye için nişanlılık süresinin uzaması... 30 yıl nişanlılık olmaz. Ya nişanı atarsın ya evlenirsin. Dolayısıyla bu süreç zor oldu'' diye konuştu. Bu süreç içinde yeni şartlar getirmenin, engeller çıkarmanın Türkiye'yi yorduğunu belirten Derviş, genellikle AB'ye üye dost ülkelerle görüşmelerinde, Türkiye'ye, bunun çok iyi tanımlanmış bir AB projesi ve yerine getirilmesi gereken şartlar olduğu mesajı verildiğini kaydetti.

Derviş, G-20'de Türkiye'nin rolüne samimi olarak inandığının altını çizerek, "Türkiye, dünyada bir güç veya itibar kazanmışsa -bir Türk olarak da bundan çok memnunum- bunun büyük bir çoğunluğunun kaynağı AB ile çıpa atmış olmamız. Avrupa değerlerinin, yani devlet işleriyle dinin ayrılması, kadın meseleleri, demokrasi, kanun hakimiyeti... Bunların hepsi zaman içinde Türk toplumunun benimsediği şeyler" diye konuştu.

Selahattin Çimen

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Selahattin Çimen de konferansın çok önemli olduğunu vurgulayarak, enerjinin birey ile canlılar, ülkeler ve dünya için hayatın kendisi olduğunu söyledi. Değişen bu yeni yapıda Türkiye'nin oynadığı, oynamaya çalıştığı yeni rol öncesinde global anlamda enerji konusunda neler yaptıklarını anlatan Çimen, "Bugün dünyanın petrol ve doğal gaz rezervlerinin üçte ikisi Türkiye'nin komşuluğunda olan bölgelerde" dedi.

Eski Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Balazs da kendilerinin de AB üyeliği sürecine katıldıklarını belirterek, ''AB, sürekli müzakere içinde olan, sürekli öğrenen bir kurum. AB hiçbir zaman sorunları zamanında çözememiştir ama biraz gecikmeyle iyi bir çözümle ortaya çıkmıştır'' diye konuştu.

İstanbullular yarına dikkat!

| 8 Haziran 2010 Salı
İstanbul'da etkili olan sağanak yağış nedeniyle Kurbağalı deresi taştı, 1 kişi hayatını kaybetti. Meteoroloji yarın sabah saatlerinde de yağışın şiddetli olacağı uyarısında bulundu. İstanbul'da etkili sağanak nedeniyle özellikle Anadolu yakasında bazı ev ve iş yerlerini su bastı.

Sağanak, Kadıköy, Üsküdar, Pendik ve Tuzla başta olmak üzere Anadolu yakasında etkili oluyor.

Avrupa yakasında da başlayan yağış, kentin her iki yakasında trafiği olumsuz etkiliyor.
Yağış nedeniyle Ümraniye, Pendik, Tuzla'da bazı ev ve iş yerlerini su bastı.

İtfaiye ve polis ekiplerinin çalışmaları sürüyor.

İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, sağanağın Anadolu yakasında etkili olduğunu belirterek, ''İlçe milli eğitim müdürleriyle görüşüyorum. Henüz okulların tatil edilmesi yönünde kararımız yok'' dedi.



Kurbağalı dere taştı

Ataşehir Belediyesi'nden alınan bilgiye göre, İçerenköy Talimhane durağının alt kısmında Kurbağalıdere'nin bağlantısının olduğu bölümde, İstanbul'daki sağanak yağış nedeniyle su taşkını meydana geldi.

Buradaki tahliye çalışmalarına destek amacıyla, Ataşehir Belediyesi'nin temizlik işlerini yürüten Altaş firmasından işçiler de olay yerine geldi.

Tahliye ve su altında kalan eşyaları kurtarma çalışmaları sürerken ayağı kayan firma çalışanı Mevlüt Coşkun, dereye düştü. Arkadaşlarının kendisini kurtarmak için attığı ip kopan Coşkun, sular arasında kayboldu.

Fikirtepe Köprüsü ve Mandra Caddesi üzerindeki su tahliyesi çalışmaları sırasında, su içerisinde görülen kişinin de Coşkun olduğu öğrenildi. Coşkun'u suda ve Kurbağalıdere'nin denize döküldüğü yerde arama çalışmaları sürüyor.

Bu arada, Kurbağalıdere'nin taştığı Fikirtepe Köprüsü ve Mandra Caddesi üzerinde mahsur kalan 20'nin üzerindeki araçta hasar oluştu. Hasar gören araçlar belediye ekipleri ve yurttaşların çalışmalarıyla kaldırıldı.



Trafik felç

Aşırı yağmur nedeniyle E-5 ve TEM çevreyolunda büyük yoğunluk yaşanıyor. Yağmur nedeniyle kapanan yollar ve yolda kalan araçlar yüzünden işlerine yetişmek için yola çıkan yurttaşlar trafikte uzun süre beklemek zorunda kaldı.

Yetkililer çok gerekli olmadıkça yurttaşları özel araçlarını kullanmaması yönünde uyardı.


Metrekareye 135 kilogram yağış düştü

İstanbul'da son iki günde metrekareye 135 kilogram yağış düştü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, İstanbul'u dün etkisi altına alan yağış, bugün sabah saatlerinde etkisini artırdı.

İstanbul'un özellikle Anadolu yakasında etkili olan sağanak yağış nedeniyle D-10 kara yolu Tuzla, Pendik, Kadıköy Uzun Çayır, Unkapanı Köprüsü, Üsküdar Kurbağalıdere ve Küçüksu Deresi taştı. Bölgede mahsur kalan araçlar, itfaiye ve yol bakım ekipleri tarafından çekildi. Yağışların etkili olduğu bölgelerde 1278 ihbar, İSKİ, İtfaiye ve Yol Bakım Onarım müdürlükleri ekiplerince değerlendirildi.

İstanbul'da sabah 30 dakikada metrekareye 45 kilogram, son iki günde ise 135 kilogram yağış düştü.

Sağanak yağış dolayısıyla İSKİ, 392 görevli, 156 araç, itfaiye 1100 görevli, 570 araç, Yol Bakım Müdürlüğü 533 görevli, 125 araç, Atık Yönetim Müdürlüğü 60 görevli, 14 araç, Park Bahçeler Müdürlüğü 18 görevli, 5 araç ile su baskınlarına müdahale ediyor.


Cerrahpaşa'da zemin kaydı

İstanbul'da iki gündür etkili olan yağmur nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Cerrahi Biyokimya Merkez Laboratuvarında zemin kayması yaşandı. İki katlı laboratuvarın bodrum katındaki duvarlarda da çatlak meydana geldi.

Hastane özel güvenlik birimi laboratuvar önünde güvenlik önlemi alırken, hastalar acil içerisinde bulunan laboratuvara yönlendiriliyor.



Yarın yine yağmur var

İstanbul'da 2 gündür etkili olan sağanak yağışın bu gece hafiflemesi, ancak yarın sabah saatlerinden itibaren yeniden kuvvetlenmesi bekleniyor.

İstanbul Meteoroloji Bölge Müdürü Mustafa Yıldırım, yağışın gece hafif olarak aralıklarla devam etmesi, yarın sabah saatlerinden itibaren ise tekrar kuvvetlenmesinin beklendiğini bildirdi.

Kentte Perşembe gününden itibaren yağış beklenmediğini ifade eden Yıldırım, hava sıcaklıklarının 27 dereceye çıkacağının tahmin edildiğini kaydetti.



Gürsel Tekin'den sel değerlendirmesi

CHP Parti Meclisi üyesi Gürsel Tekin, Kurbağalıdere'nin koruma bandı olması gereken alanlarının bir süredir toprak döküm sahası olarak kullanıldığını belirterek, bir işçinin kaybolduğu su taşkınından, dere kenarlarında koruma bantlarının yok edilmesine göz yuman ve yeşil alanları imara açanların birinci derece sorumlu olduklarını söyledi.

Tekin, yaptığı yazılı açıklamada, Kurbağalıdere'nin olduğu bölgenin, ''milyonlarca liralık rantın döndüğü bir bölgeye çevrildiğini'' ifade ederek, şöyle devam etti:
''Ümraniye'den Kadıköy'e uzanan bu bölgede kimlere toprak döküm izni verildi? Derenin doğal yatağı hangi imar müdahaleleri yüzünden bozuldu? Yetkililer bunun hesabını vermeyecek mi? Mevlüt Coşkun adlı işçinin su baskınında kaybolması 'kader'le açıklanamaz. Biz aylar önce Ayamama Deresi'nde kaybettiğimiz yurttaşlarımızın ardından bir çağrı yapmış ve dere kenarlarına inşaat izni verilmesin, koruma bantları mutlaka muhafaza edilsin demiştik. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise (Derelerin intikamı ağır olur) diyerek yurttaşları suçlamıştı. Oysa dere kenarına inşaat izni verenler ve selin oluşmasına yol açanlar da kendileri. Aylar önce yaptığımız uyarılara rağmen AKP'li yetkililer bunları görmezden geldi. Kurbağalıdere'nin koruma bandı olması gereken alanları bir süredir toprak döküm sahası olarak kullanılmaktadır. Dere kenarlarında koruma bantlarının yok edilmesine göz yuman ve yeşil alanları imara açanlar birinci derece sorumludur.''

Aynı tehlikenin Bostancı Deresi için de geçerli olduğunu belirten Tekin, açıklamasında, ''Derenin sağında ve solunda 25 metrelik boşluk olması gerekir ama ne yazık ki bu alan bir inşaat şirketine satıldı. Devletin en üst düzey yöneticilerinden birinin akrabası olan bu şirketin sahipleri yeşil alana çok katlı binalar dikti. Bu bölgelere inşaatlar yapıldığı takdirde, yağmur suları kendisine akacak mecra bulamaz'' ifadesine yer verdi.



İtfaiyeye 883 su baskını ihbarı yapıldı

İstanbul'da etkili sağanak nedeniyle itfaiyeye 883 su baskını ihbarı yapıldı. Alınan bilgiye göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığına yağış süresince en çok Kadıköy, Üsküdar, Bahçelievler, Gaziosmanpaşa, Ümraniye, Ataşehir, Tuzla ve Bağcılar ilçelerinden ihbar geldi.

883 ihbarın bir kısmı itfaiye ekiplerince, bir kısmı İSKİ tarafından, bir kısmı da ilçe belediye ekiplerince değerlendirildi.



İstanbul'da rekor yağış

İstanbul, Haziran ayında son yılların en yüksek yağışını aldı. İki günde ortalama yağış miktarının 6 katı sadece iki günde yağdı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan açıklamada, Haziran ayı ortalamasının metrekare başına 24.5 kilogram (kg) iken, iki günde metrekareye düşen yağış miktarının 145 kg olduğu belirtildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul'a bu sabah saatlerinde 30 dakikada metrekareye 45 kg ile rekor sayılacak miktarda yağış düştüğü açıklandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden verilen bilgiye göre, sabah saatlerinde etkisini arttıran yağış Anadolu Bölgesinde etkili oldu. Yağış, D-100 karayolu Tuzla Kavşağı, Uzun Çayır mevkilerinde trafiğin aksamasına neden oldu. Ataşehir Örnek Deresi, Küçüksu Deresi ve Kurbağalı Dere taştı. Şiddetli yağış ile mücadele çalışmaları sırasında Ataşehir Belediyesi'nde görevli bir işçi Kurbağalı dereye düşerek hayatını kaybetti. Saat 10.30 sıralarında Örnek Mahallesi Kız yetiştirme yurdu önünde bulunan köprü de çalışma yapan Mevlüt Macit sel sularına kapıldı. Olay duyulduğu anda, İtfaiye, Yol Bakım ve Onarım Müdürlüğü, İSKİ ekipleri Kurbağalı dere üzerinde tertibat alarak işçiyi aramaya başladı. Derenin denize döküldüğü noktada ağ gerilerek çalışma yapıldı. Deniz polisi, Kıyı Emniyeti ile koordineli çalışma yapıldı. İstanbul İtfaiyesi arama kurtarma ekibi sonar cihazı ile arama çalışmalarını sürdürüyor. Ekiplerin denizden ve karadan arama çalışmalarına devam ettiği bildirildi.

Öte yandan selin etkili olduğu bölgelerde bazı alt geçitlerde mahsur kalan araçlar itfaiye ekipleri tarafından çekildi. Yağışların etkili olduğu bölgelerde, 2 bin 243 ihbar İSKİ, İtfaiye ve Yol Bakım Onarım müdürlüğü ekipleri tarafından değerlendirildi.

Şiirsel ve isyankâr

| 7 Haziran 2010 Pazartesi
Dünyaca ünlü piyano virtüözümüz İdil Biret'in yorumuyla, doğumunun 200. yıldönümünde Chopin. Can Yücel, “Her Boydan” kitabının sonunda Shakespeare için, “Şekspir’i târife ne hacet / Ofelya ile Hamlet’e bereket” der. İdil Biret’i tarife de ne hacet, bugüne dek dünyanın en önemli konser salonlarında, en saygın şefleri ve en seçkin orkestralarıyla verdiği konserlere, klasik müzik piyasasının önde gelen şirketleri için doldurduğu albümlere bereket…

Bu yıl bütün dünya, Romantik çağın unutulmaz bestecisi ve piyanisti Chopin’in 200. doğum yıldönümünü kutluyor. Biret’in, ünlü Naxos firması için doldurduğu ve Chopin’in tüm piyano yapıtlarını içeren 15 CD’nin 1995’te Varşova’da Chopin Büyük Ödülü’ne değer görüldüğünü bilmeyen yok. Bir süredir IMC firması, Chopin’in bütün notalarının yeni edisyonunu Biret’in CD kayıtları eşliğinde yayımlıyor.

Dünya, İdil Biret’le de anıyor, anımsıyor Chopin’i 2010’da. Ocak ayından bu yana Biret’in New Haven’da, Yale Üniversitesi’nde, Polonya’nın çeşitli kentlerinde, Londra ve Potsdam’da verdiği Chopin konser ve resitalleri birbirini izledi. Eylül ve ekim aylarında da Glasgow, Stuttgart, Bordeaux, Berlin, Londra’da, Canterbury Festivali’nde Chopin çalacak ünlü virtüöz.



2010’daki eksiklik

Ne ki, Biret, İstanbul’dan Adana’ya, İzmir’den Ankara’ya, Ereğli’den Edirne’ye, gerçekleştirdiği konser ve resitallerle Chopin yorumlarından ülkesini de yoksun bırakmadı. Yine geçen ocakta Türkiye’de ilk kez yayımlanan André Gide’in “Chopin Üzerine Notlar” kitabı, Biret’in önsözü ve bir Chopin CD’si eşliğinde sunuldu okurlara.

Gel gör ki, Chopin’in dünyada ve Türkiye’de Biret’le handiyse bütünleştiği şu 2010 yılında, Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nde ya da İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında ondan Chopin dinlemek, kuşkusuz, müzikseverleri daha da mutlu edecekti.

Biz, böylesi bir eksikliğin nedenlerini bir yana bırakarak Biret’le salt Chopin konuşmayı yeğledik.

- Dünyanın önde gelen Chopin yorumcularından birisiniz. Chopin çalmanın, yorumlamanın “sır”ı nedir sizce?

- İltifatınıza teşekkür ederim. Bunu tarif etmek kolay değil. İlk önce çalınacak esere tamamen nüfuz etmek gerek: Form, gerilim noktaları, önem taşıyan yerlerle köprü vazifesi gören geçişleri dikkatle ayırmak şart. Sonra stil anlayışı gelir. Romantik dönem olarak bilinen 19. yüzyılda yazılmış diye her romantik bestecinin eseri aynı şekilde çalınmamalı. Örneğin Chopin ve Liszt, birbirinden çok farklı iki ses dünyasına ait olmalarına karşın sıklıkla benzer stile sahip besteciler olarak beraber anılırlar. Liszt, uzun yaşamı boyunca modern piyanonun gelişiminden büyülenmiş,orkestra renklerinin zenginliğini piyanoda taklit etmeye kalkışarak orkestraya meydan okumuştur. Diğer taraftan Chopin’in yaratmış olduğu piyano tını anlayışı, insan sesi modeline dayanır. Ayrıca, bestecinin hayatını, yaşadığı devri etraflıca bilmek çok önemlidir. Notaları pedal yardımı olmadan birbirine bağlı (legato) çalmak ve icraya güzel şarkı söyleme sanatını (bel canto) hâkim kılmak da önemli.

- Dünyada en beğendiğiniz Chopin yorumcusu kim? Neden?

- Ben süperlatiflerden çok çekinirim. Aklıma ilk anda gelen isimler şunlar: Raoul von Koczalsky, özellikle Celibidache idaresinde 1948’de Berlin Radyo Orkestrası ile yaptığı Chopin 1. ve 2. piyano konçertoları kayıtları için; Ignaz Friedman, akıl durdurucu güzellikte mazurka kayıtlarından dolayı; hocam Alfred Cortot bütün Chopin kayıtları ve yayımlanmadığı için bilinmeyen mazurka kayıtları nedeniyle; Arthur Rubinstein, 1936 yılında yaptığı noktürn kayıtları için; Paderewski, olağanüstü polonez op. 53 icrası (başrolde oynadığı bir filmde), mazurkalar ve 3. scherzo icralarından dolayı; Sergei Rachmaninof, la bemol majör vals ve 2. piyano sonatını kendi renkleriyle yeniden yarattığı için (bunu ancak Rachmaninof büyüklüğünde bir piyanist yapabilir); Leopold Godowsky, noktürn icraları nedeniyle; ayrıca, hocam Wilhelm Kempff, Dinu Lipatti, Samson François, Lew Pouchinov, Julian von Karoly, Livia Rev çeşitli güzel icralarından dolayı.

- Chopin’in tüm yapıtlarını piyanoda yorumladınız. Ama Chopin’i bir de sözlerinizle yorumlar mısınız?

- Şiirin mutlaklığına en yakın olan bestecidir Chopin.

- Dominique Xardel’in hazırladığı “Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanisti: İdil Biret” adlı kitapta, Naxos için Chopin’in tüm yapıtlarını kaydederken, Chopin ve öğrencileriyle ilgili pek çok kitap okuduğunuzu, Chopin yapıtlarının eski ustalarca gerçekleştirilmiş kayıtlarını dinlediğinizi söylüyorsunuz. Bütün bunlar sizin yorumlarınıza nasıl esin kaynağı oldu? Bütün bunları özümleyip kendi özgün yorumunuzu nasıl oluşturdunuz?

- Çocukluğumda Chopin’in eserlerini sık sık duyar, fakat, genelde iç bayıltıcı bulduğum icralar nedeniyle hiç hoşlanmazdım. Bu yanlış yorumların yaptığı etki nedeniyle uzun yıllar Chopin’in müziği bana yabancı gelmişti. Paris Konservatuvarı’na girince başka bir ifade tarzı ile karşılaştım; zarif, hiçbir duygusal yanı olmayan, biraz havai bir yaklaşımdı bu. Chopin marazi bir besteci olmaktan çıkmış ama bu defa da bir salon züppesi müzisyen olmuştu. Her ne kadar bu yeni şahsiyet bana daha oyalayıcı görünse de, bu anlayışı da benimseyememiştim. Fakat, Paris Konservatuvarı bitirme imtihanında Chopin’in 2. balad’ını mecburen bu anlayışa uygun şekilde çalarak mezun oldum. Tam o günlerde Skryabin’in eserlerini keşfettim, hayran kaldım ve bu eşsiz ses dünyasını yaratan bestecinin esin kaynağının hangi besteciler olduğunu merak ettim. İşte bunu araştırırken özellikle Skryabin’in ilk eserlerinde Chopin’in etkisinin ne kadar önemli olduğunu anladım ve Chopin’i bu ışık altında tanımaya karar verdim, bestecinin henüz çalışmadığım, fazla bilmediğim yapıtlarıyla ilgilendim. Chopin’in dehasını da o zaman mazurkalarını çalışırken anlayabildim.

- Sanırım, Wilhelm Kempff ve Alfred Cortot’yla da Chopin çalıştınız…

- Evet, aynı yıllarda hocam Wilhelm Kempff ısrarla Chopin’in eserlerini çalmamı istiyordu. Kendisiyle bütün bir gün 3. sonatı çalıştığımızı hatırlıyorum. Bu çalışma sonrası sonatın yapısı, ifade tarzı yepyeni şekilde aydınlandı. Alfred Cortot ile yaptığım iki yıl süren çalışma sırasında da Chopin’in birçok eseri üzerinde durduk. En ufak bir hata yapmama tahammülü yoktu. Eserlerin en ufak ayrıntısına kadar iniyor, mükemmeli aramayı öğretiyordu. Cortot’nun piyanodan elde ettiği kadife güzelliğindeki ses kalitesi çok çarpıcı idi. Yalnız parmak tekniğini ön planda tutan Paris’teki konservatuvar çalışmasından sonra bütün kol, omuz, hatta vücut ağırlığını kullandıran Cortot dünyamı değiştirdi.



Kayıt öncesi çalışmalar

- Siz, araştırmacı bir müzisyensiniz. Bildiğim kadarıyla, Chopin’in tüm yapıtlarını plağa kaydetmeden de kılı kırk yardınız…

- 1989’da Naxos firmasının sahibi Klaus Heymann Chopin’in bütün eserlerini plağa kaydetmemi teklif edince de tereddüt etmeden kabul ettim. Ancak, bu kayıtlara hazırlanırken çok derinlemesine araştırma yapmaya gerek duydum. Eski dönem piyanistlerinin yüzlerce kaydını dinledim, Chopin’in devrinden itibaren eserlerinin yorumları hakkında yazılmış pek çok kitap okudum. Özellikle J.J. Eigeldinger’in “Öğrencilerinin Gözünden Chopin” kitabı bana çok yardımcı oldu.

Bu çalışmalardan, eski piyanistlerin icralarının Chopin’in fikirlerine çok daha yakın olduğunu anladım. Tümü yuvarlak, güzel bir tını ile çalıyorlardı ve piyanodan hiçbir çirkin ses çıkmıyordu. Notaları pedal yardımı olmadan birbirine bağlı (legato) çaldıkları icralarına güzel şarkı söyleme sanatı (bel canto) hâkimdi. Chopin’in istediği gibi sol el tempoyu ayarlıyor, sağ el de bütün serbestliğiyle şarkı söylüyordu. Bu icralar uzun bir çalışmanın olumsuz taraflarını törpülediği bir mükemmeliyet sergiliyordu. Ben de işte bu verilerden hareket ederek Chopin’in eserlerini düşünüp çalışarak kayıtları yaptım.

- André Gide’in “Chopin Üzerine Notlar” adlı kitabına yazdığınız önsözde, “Chopin, dünyada en fazla çalındığı halde en az anlaşılan bestecidir” diyen Gide’e katıldığınızı söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

- Chopin’in eserlerindeki melodik yapı (burada İtalyan opera bestecisi Bellini ile bir akrabalıktan söz edilebilir) herkesi cezbedecek güzellikte olduğundan kolay anlaşılabilen bir müzik sanılır. Tıpkı çok nazik, güleryüzlü bir insan gibi. Böyle insanlara her istediğini kolaylıkla yaptırabileceğini düşünenler çıkar. Aslında, bu sevimli görünen kişilere yaklaşmak çok güçtür ve kimse onları gerçekten tanıdığını iddia edemez. Tatlı nağmeler yazan Chopin’in eserlerinde lirik melodilerin yanı sıra fantastik, isyankâr ve şiddet dolu bölümlere çok sık rastlanır. Gül destelerinin altında savaş topları gizlidir. Chopin’in çok yönlü bir kişiliği olduğu biliniyor. Aktörlük yeteneği ve gençliğinde tiyatroya ilgisi var; karikatür çiziyor ve mektuplarında ince bir mizah duygusuna rastlanıyor. Gide teşhisinde çok haklıdır. Chopin hiçbir zaman asaletini kaybetmez. Ancak, müziğinde hissedilen gerilim, bazı yapıtlarında insanı tahammül sınırlarının eşiğine getirir. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesini takip etmeye devam edin.